FÜTÜRİSTİK BİR "YÜZ NUMARALI ADAM" VAKASI Pek severim kitap okurken arka planda bir şeyler çalmasını. Kitabımın son sayfalarını okurken de, şimdi şuraya geçmiş bir şeyler yazmaya çalışırken de fonda bir şeyler çalıp duruyor hala. Ekipmanları sıralamak gerekirse; kitabım, arada notlar almak için yanımda bulundurduğum kurşun kalemim ve kablosuz mouse'um (!)... Muhteşem üçlülere iyi bir örnek teşkil etmedi belki ama üçlünün son parçasının varlığı zaruri. REKLAMLARI ATLA!.. Malum video paylaşım sitesinden müzik dinlerken her bir şarkının sonunda, hatta bazen şarkının ortasında bile bir, hatta artık ikişer reklama rast geliyorsunuz. Keyif kaçırıcı bir durum, farkındayım. Peki bunları niye anlattık? Çünkü bu kitapta REKLAM YOK!.. Hemen sevinmeyin. Nasıl "olmadığını" anlatacağız ;) Hayırsever bir arkadaş, şimdiki bildiğimiz haliyle reklamları yasak etmiş. Etmiş etmesine de, hayırlı mı olmuş orası muamma... "Ürünün nasıl kullanılması gerektiği konusunda bilgilendirmek hariç, satış promosyonuna yönelik her türlü görüntünün kullanımı yasak." Kural bu. E bir yandan da üretim devam etmekte, kapitalist çarklar dönüp durmakta, insanlar bir şekilde alışverişe devam etmekte... Hal böyle olunca firmalar ne yapıyor? Hepimizin bildiği, rahmetli Kemal Sunal'ın "Yüz Numaralı Adam" filmindeki gibi bir model piyasaya sürüp, onun bulunduğu ortamlarda "ürün yerleştirme" taktiği uyguluyor, bunu da holokameralarla tüketiciye servis ediyorlar. Basit anlatımı bu şekilde. Detaylı ve de bilimsel içeriğine girmiyorum, okuyunca görürsünüz. Haa bu arada, bilimsel içerik demişken değinmeden geçemem, bu seriye dair "Bilimkurgu musun değil misin?" sorusunu hep soruyorum ya hani. İşte bu kitap da bilimkurguydu kesinlikle. Rahatlıkla söyleyebilirim... Nerde kalmıştık? Filmde kahramanımızı hiçbir işte dikiş tutturamama halinden çekip alan, ona hayatı boyunca zar zor elde edebileceği (belki de hiçbir zaman elde edemeyeceği) şeyleri bir çırpıda sunan kodaman takımı, burada da yıkık, eciş bücüş bir kızı alıp ona hayatında sahip olamayacağı şeyleri vadediyor. Fakat bir şartla: Başka bir bedende olmak koşuluyla. Delphi... İsim ilk kararlaştırıldığında, altından birçok mana çıkaracağımı varsaymıştım fakat şu anda baktığımda, zihnimde çok bir şey canlanmıyor. Delfi, Apollon ve Athena'ya ibadet edilen bir alanmış, viki öyle diyor. Lakin karakterimizde, bu iki tanrının da vasıflarına rastlamak mümkün değil. En azından bu denli kısa bir öykü, bize karakterimiz hakkında bu kadar detaylı çıkarım yapma fırsatını tanımıyor. Yine de sinekten yağ çıkarmakta mahir olan ben, Apollon'un Delfi'ye yunus şeklinde, sırtında Girit papazlarını taşıyarak gelmesini fırsat bilip, bunu eciş bücüş kızımız P.Burke'ün "waldo" kabinine girip çıkmasıyla ilişkilendiriyorum. Hem karada hem suda takılıyor yani. Hadi bir de P.Burke'ü, oyuncak bebeğimiz Delphi'nin beyni olarak kabul edersek -ki öyle zaten- küçük çaplı bir Athena vakasıyla da karşı karşıyayız demektir. Bu kadar mitoloji yeter. Başta spoiler uyarısı vermedim, inceleme de bir şekilde aktı gitti. O sebeple spoiler vermek niyetinde değilim ama şunu da söylemeden olmaz. Bu hikaye de bir şekilde aşka uğramadan geçemedi. Ve finalinde bana, uzun zaman önce izlediğim ve de hayran kaldığım "Artificial Intelligence (Yapay Zeka)" filmini anımsattı. Özellikle de Delphi dile geldiğinde... Hem filmi izleyip hem de kitabı okuyanlar bana hak vereceklerdir. Gelelim erkek olmayan yazarımız James'e. Babası onu erkek beklediği için, adını daha doğmadan evvel koymuş değil. Toplumsal baskılardan ötürü, yazdıklarını erkek kimliği ardında yayımlatmak zorunluluğunda da değil. Önsözde Ursula K. Le Guin, müstear isimle yazmasının gerekçeleri kişisel de olabilir, fazla da deşmeyelim gibisinden yazmış, biz de ona uyalım. Şu sözüne de hak vererek tabii: Tiptree, yazıda ve üslupta "erkek" ile "kadın"ın ne olduğunu belirleyen sınırları yerle bir etti. Gerçi ben bu kadar iddialı konuşacak kadar okumadım yazarı, okuduğum ilk kitabı oldu bu ama cidden üslupta ve de anlatımda cinsiyetten arınmış bir kitap okuduğumu ifade edebilirim.

Uzaktan Kumandalı KızJames Tiptree Jr. · İthaki Yayınları · 03,277 okunma

·

458 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Post Mortem