Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kiracısının en çok neyle uğraştığını, bir şey yazıp yazmadığını öğrenmek amacıyla derhal ev sahibiyle ahbap oldum. Kadın, yirmi kapik karşılığında, bana rahmetliden kalma bir sepet dolusu kâğıt getirdi. İhtiyar kadın, bunlardan başka, iki defteri olduğunu söyledi. Asık suratlı, az konuşan, ağzından doğru dürüst laf alınması mümkün olmayan bir kadındı. Kiracısı için yeni bir şey söylemedi. Anlattığına göre, Goryançikov hiçbir zaman bir şey yazmıyor, aylarca eline kağıt kalem almıyormuş; bununla beraber, geceleri odasında dolaşır, bir şeyler düşünür, hatta bazen kendi kendine konuşurmuş. Torunu Katya’yı çok severmiş; hele çocuğun adının Katya olduğunu öğrendikten sonra daha çok ilgilenmeye başlamış, çünkü her yıl Katerina Günü’nde kiliseye giderek birisi için matem ayini yaparmış. Misafire hiç katlanamazmış; sokağa ancak ders vermek için çıkarmış. Haftada bir odasını, şöyle bir üstünkörü bile olsa temizlemeye gelen ev sahibi kocakarıya yan yan bakarmış ve üç yıllık kiracılığı süresince onunla hemen hemen hiç konuşmamış. Katya’ya öğretmenini unutup unutmadığını sordum. Küçük kız bir şey söylemeden baktı, sonra duvara dönerek ağlamaya başladı. Demek ki, bu adam tek bir insana olsun kendini sevdirebilmişti. Kâğıtlarını alıp götürdüm ve bütün günü onları karıştırmakla geçirdim. Bu kâğıtların dörtte üçü birtakım önemsiz kâğıt parçalarıyla, öğrencilerin güzel yazı ödevleriydi. Ama aralarında oldukça kalın, ufak yazılarla yazılmış ve bitirilmemiş, muhtemelen yazanın bir kenara atıp unuttuğu bir defter vardı. Bu, birbiriyle bağlantısı olmayan bölümler halinde yazılmış olmakla birlikte, Aleksandr Petroviç’in on yıllık sürgün hayatının hikâyesiydi. Hikâyenin arasına yer yer başka hikâyeler sokulmuştu; bunlar, sanki bir mecburiyetle, sinir gerginliği anlarında yazılmış garip, korkunç anılardı. Bu parçaları birkaç defa okuduktan sonra, delilik halinde yazıldığına aşağı yukarı kanaat getirmiştim. Fakat Goryançikov’un, müsveddesinin bir yerinde “Ölüler Evinden Sahneler” adını verdiği sürgün anılarına o kadar kayıtsız kalamadım. Yepyeni, o ana kadar hiç bilmediğim bir âlem, bazı olayların garip özellikleri, mahvolmuş bir kitleye ait bazı özel notlar beni pek sarmıştı; bazı kısımları merakla okudum. Tabii bunların ilgi çekiciliği üzerinde yanılmış olabilirim. Deneme için önce iki üç bölüm seçiyorum; hükmü okuyucular versin…
·
93 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.