Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Necip Fazıl, İstanbul'un kara sevdalısıdır. İstanbul, onun için bulunmaz kadın hayâlidir. Kar altında bir güvercin mahşeridir. Cadde-i Kebir'den Yeni Cami'ye, Şirket-i Hayriye vapurlarından tramvaylara, Küllük Akademisi'nden Boğaziçi'ne dek bütün bir İstanbul hep özlenen bir mekândır. İstanbul; kimi zaman da 'erkeklerin gözünde merhamet, kadınların gözünde iffet, gençlerin gözünde saffet, yaşlıların gözünde şefkat kalmamış bir şehir'dir ona göre. Necip Fazıl, İstanbul hasretini şöyle dile getirir: "İstanbul, gözümde öyle tütmeye başladı ki... Ayakları bağlı bir horozun gözünde çöplük, rıhtım üzerinde göğsünü şişiren bir balığın rüyasında deniz suyu, ısıtmalı bir kafes arslanının çilesinde orman, bu kadar cazibeli hatlarla tütemez. Onu düşünüyorum, onu... O kimdir? Annem, karım, evim, yatağım, yazı masam, başucumdaki kitap, bellibaşlı pencerelerimin sabit manzarası, ihtiyar ve öksürüklü "Şirket-i Hayriye" vapuru, mürekkep kokan matbaa, arkadaşım, talebem, kaldırımlar, gök, deniz, şu, bu... O, bir kişidir; İstanbul... İstanbul... Bir köşesinde, sonradan görme, civik ve yılışık, bir köylü mendili gibi cicili bicili apartmanları; bir başka köşesinde tenekeden ve kibrit çöpünden evleri; bir başka köşesinde de asil ve mustarip konakları ve yalıları ve bütün bunlara, sanki dilenciler ordusunu kumanda eden muhteşem taçdarlar halindeki misilsiz mâbetleriyle İstanbul... Asfalttan, arnavut kaldırımına ve çamur seline kadar her cinsten sokakları; günde bin kere yüz değiştiren ve en güzelle en çirkin arasında mekik dokuyan fevkalâde hassas ve değişik iklimi; en aziz sevgiliden en hor düşmana kadar bütün duygu kutuplarını bir arada barındıran namütenahi girift muhitiyle İstanbul... Bu tezat ve zenginlik dünyası, her şeye, her şeye rağmen tek ve yekpare bir vahit halinde benim bütün mekân ölçümü, bütün âlemimi, bütün ruhumu billûrlaştırıyor. Onun sefaletinde, aşağılığında, zavallılığında bile hiçbir yerin devşiremiyeceği, sırrı yalnız bana belli bir mâna görüyorum. Yemiş kaldırımlarının vıcık vıcık çamurunda bile Paris'in tahta kaldırımlarında bulamadığım mâna ve şahsiyeti okuyorum. İstanbul'a hasreti bu kadar derin mikyasta yalnız iki yerde duydum. Biribirinin tam zıddı iki yerde... Biri Paris'te tahsilimi yaparken, öbürü Erzurum'da... Ve anladım ki İstanbul, medeni imkânlar ve vasıtalar bakımından, ister "hep"in, ister “hiç”in zaviyesinden, benim için biricik hayat merkezidir.” *** İstanbul, onun için Vatanimda vatanım...' dediği, vazgeçilmez bir şehirdir. Oğlu Mehmed Kısakürek'in derlediği, İstanbul'la ilgili 70 yazıdan oluşan 'İstanbul'a Hasret'adlı bir kitabı vardır.
315 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.