Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

228 syf.
7/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
Varoluşun Keşfi
Yazar Rollo May, dünyanın en ünlü psikiyatrilerinden ve ayrıca da varoluşçu felsefenin ve hümanist psikolojinin de önemli isimlerinden biriymiş. Kitabında bir takım sorular soruyor ve bu soruları yanıtlıyor. Misal: İnsan, kendi gizil güçleriyle nasıl bir ilişki içindedir? Varoluşçu yaklaşım bize şu soruyu da sordurtur diyor: Bir insan nasıl oluyor da diğeriyle bir bağ kuruyor? Kendisi; irade olmasaydı, dileklerin tüm gücüyle kendilerini ortaya koyamayacağı gerçeğine inanıyor. İnsanın bir benlik olarak kavranabilmesi de özellikle diğer benliklere katılımıyla sağlanabiliyor. Yazar; gerçekten ne hissettiğini söyleyecek olursa reddedileceğini, bu durumda da en iyisi hiç konuşmaması gerektiğini dile getiren Bayan Hutchens ile yaptığı terapiye değinerek hastanın vakasını ontolojik prensipler altında okuyucusuna açıklıyor. Bu prensipler: 1.Prensip: Kadın, kendini merkeze almaktadır ve onun merkezine yapılacak saldırı, varoluşuna yapılacak bir saldırıdır. 2.Prensip: var olan her kişide kendini olumlama, merkeziliğini koruma ihtiyacı vardır. 3.Prensip: var olan tüm kişiler, başkalarıyla paylaşımda bulunmak üzere kendi merkeziliklerinden çıkma ihtyacı ve olasılığındadırlar. 4.Prensip: farkındalığın merkeziliğinin öznel yanı da var. (İlk 4 prensip, bütün canlı varlıklarda ortak bulunmakta) 5.Prensip: sadece insanda görülebilen bir farkındalık olan “öz bilinç” . Farkındalık ile bilinç birbiriyle özdeş değildir ve kendisi, hastasındaki farkındalığı bilince dönüştürmeye çalışmaktadır. 6.Ve son prensip ise kaygıdır. Bu vakadan sonra yazar, kitabında varoluşçu psikolojinin kökenlerine iniyor ve varoluşçu psikoterapiye karşı gösterilen direncin kaynakları hakkında bilgi veriyor. Analitik psikoloji altında Freud, Allport, Jung, Adler gibi psikologların bazı derin tahlillerinden de bahsediyor. Devamında Varoluşçuluğun tanımını, bu görüşü savunan düşünürlerin dilinden açıklıyor: Sartre, Feuberbach, Kierkegaard, Nietszche, vb... Edebiyat ve sanatta da varoluşçuluk mevcut tabi ki...Kafka, Camus, Bulantı, Gogh, Picasso vs.. Ve ayrıca eserde Freud un nevroz hastalığıyla ilgili görüşlerine de yer verilmiş. Varoluşçuluk hep var, hep krizde ama umutsuzluk yok! İnsan yaşamı geçici deniliyor. (Ama işte İslam inancında varoluş, geçici olarak değil de ebedi olarak değerlendirilmekte) “Hiçbir yerden doğmayan fakat her şeyi doğuran varoluş, evrenin ebeveynidir.” “Varlığının merkezinde kal; zira ondan ne kadar uzaklaşırsan o kadar az öğrenirsin.” ve varoluşçuluk aslında bir felsefe ya da yaşam tarzı değil, gerçekliği kavrama gayreti. Varoluşçuluk ve Psikanaliz arasında aynı kültürel zeminden kaynaklı ortaya çıkan benzerliklere değiniyor ve 19. yüzyıldaki yansımalarına. Yer yer tekrarlar var. Kitabın çoğu yerinde geçmelerine rağmen Kierkegaard, Nietzsche ve Freud için ayrı özel başlıkları yazar eklemiş. Devamında dikkatimi çekenler: Varlığımızı unutursak; (1. ontolojik suçluluk) “Potansiyellerinizi kilit altında tutarsanız, mahrecinizde, “özünüzde”, size verilmiş bir şeye karşı suçlu olursunuz (ya da Almanca sözcüğün karşılığındaki gibi borçlusunuzdur.) İşte bu varoluşsal borçlu ve suçlu olma durumu, tüm suçluluk duygularının temelidir.... Hasta, bunu varoluşuna sokmadığı için nevroz ve psikozun kaynağı (Anlass) oluşur. (Boss’un anlattığı vakadan.) Bir diğer ontolojik suçluluk ise kişinin diğer insanlar karşısında hissettiği suçluluk ve bu kendi, taraflı gözümüzden algıladığımız gerçeklikle sınırlı. İşte bunların kökleri, varoluşsal yapıda. Üçüncüsü doğadan ayrılma suçluluğu: “Şeylerin kaynağı sınırsız olandır. Nereden kaynaklanmışlarsa zaruri olarak oraya dönmek zorundadırlar. Zamanı gelince yaptıkları adaletsizlikler nedeniyle kefaretlerini yerine getirecek ve birbirine yaptıklarını telafi edeceklerdir.” (Anaximander) Ve ontolojik suçluluğun, kişiyi diğer insanlarla ilişkilerinde duyarlı olmaya ve yaratıcı olmaya götüren yapıcı etkileri de var diyor ve zaten günlük hayatımızda da bu görüşe tanıklık ediyoruz. Varoluşçu analistlere göre dünyanın üç modu var: etrafımızdaki dünya, paylaşılan ve kişinin kendi dünyası. Ek olarak zaman kavramına yönelik farklı yaklaşımlar. Ve Bergson der ki: “Zaman, varoluşun kalbidir.” Nietzsche de eserinde Zerdüşt’e der ki: “ve Yaşam ın ta kendisi bana bu sırrı söyledi. Bak! Dedi Yaşam, ‘Ben kendimi daima aşmakla yükümlüyüm.’ Kitaptan okuduğum ve daha önceki okumalarımdan kaynaklı şunları da söyleyebilirim: Varoluşçuluk, 2. dünya savaşı ndan sonra dünya tarafından bilinir hale gelmiş. Yaşanılan acılar sonucunda insanlar varlıklarını daha fazla sorgular hale gelmişler ve fikirlerini din, psikoloji ve sanat alanlarında yaptıkları çalışmalarla görünür hale getirmişler. Kierkegaard, bakış açısında samimiyet ve tutkuyu sorumlulukla harmanlayarak gerçekçi çözüm yolları, sunmaya çalışan varoluşçu bir filozof. Ona göre kişiler sorumlulukları doğrultusunda uyanık olmalı, farkındalığından taviz vermemelidir. Bu farkındalık, içimizdeki özü gerçekleştirmeye çalışırken hayatımızda geçireceğimiz farklı evrelerin olacağı bilincini de kapsamaktadır. Bu evreler; estetik, ahlaki ve dinseldir. Kişi sadece kendisine ve inandığı Tanrı’ya karşı sorumludur ve varlığının bilincinde olmayan insan, uyku halindeki insandan farksızdır. Yine bir varoluşçu olan Sartre ye göre ise bilinç, sadece insanda vardır ve varoluş özden önce gelir. Ona göre evrensel bir ahlak yasası yoktur. Kişi zamanla aklını kullanarak iradesiyle eylemlerde bulunup yaşamına yön verir. Bir bakıma kuralların canı cehenneme diyenlerdenmiş. Ve şu bir gerçek ki varoluş da bir oluş var ama varlık kelimesi içerisinde bir gizem barındırıyor. Ve beynimizde tasavvur etmeye çalıştığımızda bu kavram, bizde anlaşılmaz bir hal alabiliyor. Varoluşumuzu yani insan olarak tabiatımızı anlamaya çalışırken demin ki bahsettiğim anlaşılmaz bir hale gelen gizemli varlık kavramına düşüncelerimizde ulaşabiliyoruz ve bu özellikleri barındıran yegane varlık da Yaratan. Açıkçası Rollo May ın okuduğum bu 2. kitabı. Felsefik eserler okumak güzel. Ama varoluşçuluk felsefesi bana biraz karışık geldi. Ontoloji, bir varlık bilimi. Ve yazarın okuduğum bu kitabı bana biraz ağır gelmekle birlikte ayrıca sürükleyici de geldi. Belki de merak ettiğimden kaynaklı. Ama felsefe ve psikolojiye ve özellikle de varoluşçuluk felsefe akımına meraklı olanlar için bu eser, güzel bir kaynak.
Varoluşun Keşfi
Varoluşun KeşfiRollo May · Okuyan Us Yayın · 2012287 okunma
·
666 görüntüleme
Ayşe okurunun profil resmi
Derinlemesine güzel bir inceleme olmuş.Kaleminize sağlık. ☺️
ozden79 okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim Ayşe hanım, tşk ederim 💚
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.