"Her şeye boş verme" durumundan kurtulmak, bütün insani hazlar ve kültürel zevkler için belirleyici ölçüdür. Her şeye boş vermiş olan kişi, kendini yaptığı işe öyle bir kaptırır ki, artık görünüşe aldırmamaktadır, ya da daha soyut bir şekilde ifade etmek gerekirse, amacını gerçekleştirmek için kendini bir araç gibi görmeye başlamıştır. İnsanlar üretim veya tüketim gibi, düşük seviyedeki bedensel ihtiyaçlarını karşılayan anlık gayelere kapıldıkları zaman, kendi varlıklarını unuturlar. Örneğin, üretim esnasında kişiden, hiçbir şeye karşı gelmeden sadece araç olması beklenir. Ayrıca, büyük bir iştahla yemek yiyen birisi için o an nasıl göründüğü hiç önemli değildir. Her iki durumda da kişi, asıl benliğine o kadar yaklaşır ki, kendini tarafsız bir şekilde göremez hale gelir. Ancak, zevklerin seviyesi yükseldikçe, örneğin kültürel zevkler söz konusu olduğunda durum tamamen değişir.