Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

512 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
O Ömer'di; Bakışlarına kelimeler, gülüşüne akşamüstü esintisi sığdıran adam... Okuyacak bir kitap ararken, tesadüfen açılan ilk sayfası, sonrasında devamını getirme isteği. Ve artık hem elimden, hem dilimden, hem de aklımdan çıkaramadığım bu kitap... Kitabın beni bambaşka bir âleme götüreceğini nereden bilebilirdim ki? Ömer'in rüzgârının beni de Betül'e beraber sürüklemesini, Merve Özcan'ın cümlelerindeki derin anlamların beni büyüleyeceğini... Betül ve Ömer tamamen birbirinden farklı bir şekilde büyüyen iki insan. Betül, ailesinin de yaşantısının getirisiyle hiçbir sınırlama olmadan, her gün arkadaşlarıyla gezen, takılan ve partilerde eğlenerek büyüyen, yasak veya günah nedir bilmeyen bir genç kızdır. Ömer ise, Betül'ün tam tersi bir şekilde büyümüştür. Ömer sadece Allah'ın ve Kitabı'nın gerektirdiği şekilde yaşayan biridir. Dînin gereklerini yerine getiren, namazını asla aksatmayan ve en önemlisi haramdan gözlerini sakınan genç bir polistir. İkisinin yolları hoş olmayan bir şekilde kesişir. Betül, kendi gözleriyle asla kesişmeyen Ömer'in yeşil harelerinin merakıyla dolup taşar. Ömer tanıdığı bütün erkeklerden çok farklıdır. Betül imkânsız bir hayalin peşinde sürüklenmeye başlar... Ömer'in sarsılmaz iradesi ve inançları Betül için en büyük engeldir. Betül, Ömer'in zihninin derinliklerine ulaşabilecek midir? Sizce "Kız değil imtihan sanki..." diyen Ömer, sonrasında "Bir imtihan bu kadar güzel olabilir mi?" demiş midir? :) Demiştir herhalde... Bir konuya değinmek istiyorum çünkü bunu söylemesem, kitaba haksızlık olacak. Kitabın anlamı her şeyden önce harikaydı. Dinimizin ne kadar güzel kuralları olduğunu, ona uygun şekilde ilerleyince özgürlüğün aslında yanı başımızda olduğunu ve tesettür ayetlerinin sadece kadına inmediğini, erkeklerin de nefslerine hakim olmaları gerektiğini güzel bir şekilde aktarmış yazar. Ömer, bunu yapmayı başarmıştı, gözlerini sakınmıştı haramdan... Sanki Ömer gerçek bir karakterdi ve onun bu sıra dışı hikâyesini okuyordum. Acaba böyle adamlar var mıdır şu an yeryüzünde? Çok imkânsız gibi duruyor sanki ama öyle adamların varlığına inanmak istiyorum. Gençlerin mutlaka bu kitabı okuması gerektiğini düşünüyorum. Okuyup dinimiz hakkında bilinçlenmeliyiz. Ve tesettürün sadece kadınları kapsamadığını kesinleştirmeliyiz. “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki Allah, onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.(Nur/30)200.syf. Yazara özel olarak değinmek istiyorum. Bu çağda ister televizyon olsun, ister telefon, ister sosyal medya olsun, her yerde yanlış şeyler doğruymuş gibi gösteriliyor. Gençler de böyle şeylere özenip yanlış yollara giriyor ve onlar gibi şekil almaya başlıyor. Oysa dinimiz, her zaman en güzelini ve en doğrusunu öğütler. İşte Merve Özcan, çok güzel bir kitap yazarak bize ve gençlere rehber olabilecek bir hikâye sunmuş. Hikayesi bir yana, yazım tarzı o kadar güzel ki, bir süre sonra alışıyorsunuz ve sanki arkadaşınızla sohbet ediyorsunuz gibi gelmeye başlıyor. Kendine has bir tarzı ve hem akıcı hem de derin bir anlatımı var. Okuyanlar bilir zaten, kitabı okuyunca büyüsüne kapılmamak elde değil. Her üç kitabı da çok beğendim. Yazara teşekkür ediyorum beni bu kitapla ve bu tanıdık duran her bir karakteriyle tanıştırdığı için... *Olur da bir gün elimde hatırlayacağım tek bir şeyim kalırsa bunun onun gülümsemesi olmasını isterdim. *Bir türlü gözlerinin hedefi olamadığım bu adama hayranlığım katlanarak artıyordu. *Sanki burada değildi. Hiçbir şey umrunda değilmiş ve kıldığı namazı şu an için dünyanın geri kalanından daha önemliymiş gibi... *Sert yüz hatlarına yerleşmiş içten gülümsemesi, yaz günü esen akşamüstü rüzgârını anımsatıyordu. Huzurlu, ürpertici ve güzel... Sadece gülüşü değil, bu adamın kendisi de rüzgârı anımsatıyordu. *Kızgınken korkunç, güzel, etkileyici ve kontrolcü olan bu adam, gülümserken de güzel ve etkileyiciydi fakat farklı olan şey hepsinden öteydi. Bu, daha çok hayranlık uyandırıyordu. Belki de daha fazlası... Tüm bu durumu tasvir edebilmem için zihnime cilt cilt kitaplar doldurmak ya da sadece onu izlemek istiyordum. *Kirpiklerinin arasındaki yoğun koyu yeşilin bu kadar çok ton barındırdığından ve harelerinin bu kadar tonu harmanladığından haberim yoktu. Şu an tutunabileceğim tek kelime “soyutlaşmak” olabilirdi. Sadece gözlerine bu kadar yakındım işte, bu kadar gerçek ve bu kadar tarifi imkânsız... *Kurduğu demirden duvarları birkaç saniyelik küçük bir tebessümle eritebilen bir adama bakıyordum. O adama kızgındım, o adama kırgındım, yeri geldiğinde o adamı bir güzel dövmek ve hatta yüzüne bile bakmamak istiyordum. Fakat sonra böyle gülümsüyordu, ne kadar soğuk olursa olsun, onunla ısınabileceğim bir ânın olabileceğine inanıyordum. Soğukluğuyla beni yaktığı anları unutabiliyordum. Yalnızca kısa bir süre için... *Sarsıcı olan, o güzel duyguları; küçük bir söz, ufak bir hareket ya da anlık bir bakışla yaşatabilmesiydi. İşte tam burada merakıma yenik düştüğüm bir yeni bir soru ortaya çıkıyordu. Bu adamın sevgisine sahip olacak kadın için dünyada o sevgiden daha güzel bir nimet olabilir miydi? *"Saçlarımı neden kestiğimi biliyor musun? Bana aldığın toka bir gün koptu ve ben üstünde senin izin olmayan başka bir tokayla saçlarımı toplamak istemedim..." *"Seni sevdiğimi, kendimi gözlerindeki yansımada görmek istediğimde fark ettim; beni sevdiğini ise o yansımada kendimi gördüğümde öğrendim.." *Bu adamın göğsünde bana ayrılmış bir yer olduğuna inanırdım her zaman, bana sarıldığında öyle bütün oluyorduk ki... Burası, tam yüzümü yasladığım yer; kimsenin göremediği ama benim bildiğim bu köşe bana özeldi. *"Rüzgâr sensin Ömer, bazen kasıp kavuran, bazen rahatlatan fakat her daim ürperten bir rüzgâr..." "Güzel, ne kadar şiddetli eserse essin, o rüzgârın yine sende durulacağını unutma..." *"Betül," dedi. "Şimdi koş, gezin zihnimin uçsuz bucaksız arazilerinde. Ayağını basmadığın köşe bucak kalmasın. Yavaş yavaş olsa da sen orada olduğun sürece acelesi yok. Belki zor bir adamım ama zihnimde olmana ihtiyacım var, içeride sebep olduğun yıkımı yeniden inşa etmeme yardım etmelisin. 'Benim ol' demeyeceğim güzelim. Benimsin..." *Ömer’e bakınca sanki ona dalıp gitmemek olanaksızmış gibi geliyordu. Onu izlemek, sessiz bir kumsalda hafif esen rüzgârın eşliğinde günbatımını seyretmekten farksızdı.
Gözlerini Haramdan Sakın
Gözlerini Haramdan SakınMerve Özcan · Portakal Kitap · 20161,994 okunma
·
362 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.