Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Nâzım Hikmet'in Yaşamında Beş Kadın 1-).NÜZHET BERKİN- NÂZIM HİKMET 1. Ankara'da Karşılaşma Gümrük Başkâtibi İsmet Bey'le Kafkasya göçmeni Hoşnaz Hanım'ın kızı Nüzhet Berkin 1900'de İstanbul'da doğar. Dünyaya geldiği yıl babasını kaybeder. Nüzheti 11 yaşına kadar annesi Hoşnaz Hanım büyütür. Ablası Melahat Hanım, 1912'de Muhiddin (Birgen)'le evlenir. Milletvekili, aynı zamanda İttihatçıların yayın organı Tanin gazetesinin başyazarı olan Muhiddin Birgen'e, bu nedenle Taninci Muhiddin de denilir. Nüzhet Hanım 1914'te eniştesi Muhiddin Bey'in himayesine girer. O tarihe kadar devam ettiği Fransız Mektebi, savaş nedeniyle kapanır. Çanakkale Savaşları'nın kuşkulu durumu nedeniyle Hükümetin Anadolu'ya taşınacağı söylentileri çıkınca; Muhittin Bey, ailesini Nüzhet Hanım'la birlikte Eskişehir'e gönderir. Orada, Demiryolları İşletmesi'ndeki Alman görevlilerin çocukları için istasyon binasında bir okul vardır. Nüzhet Hanım bu okula devam eder. 1915'e kadar Eskişehir'de kalan Birgen ailesi İstanbul'a dönünce, Nüzhet Hanım Tünel'deki Alman Okulu'na yazdırılır. 1918'e kadar burada okur. Nişantaşı'ndaki bir apartman dairesinde yaşar. Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Ankara'ya yerleşen eniştesi Muhiddin Bey'in yanındadır. Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin 1921'de Ankara'ya geldiklerinde Matbuat Umum Müdürlüğü emrine verilirler. Matbuat Umum Müdürü Muhittin Birgen, İstanbul'da bir ara Celile Hanım'ın komşusu olmuştur. Nâzım'ı da, Vâlâ'yı da çocukluklarından tanıyordur. Kızı Asude ile baldızı Nüzhet, Nâzım'ın kız kardeşi Samiye'nin arkadaşıdırlar. Nâzım Hikmet'le Nüzhet Hanım, adaşlık aracılığıyla tanışırlar. Muhittin Birgen'in evinde Spartakistlerin, Sovyet Elçisi Budu Mdivani'nin katıldığı toplantılara gittiklerinde, Nâzım Hikmet, her fırsatta Nüzhet'le ilgilenir, Nüzhet'ten de karşılık görür. Nâzım Hikmet; Maarif Vekâleti'ne aktarılıp öğretmen olarak Bolu'ya atandıktan kısa bir süre sonra, Nüzhet'ten gelen bir kartla, Birgenlerin ailece Ankara'dan Tiflis'e gitmek üzere yola çıktıklarını öğrenir. II. Batum, Tiflis, Moskova 30 Eylül 1921'de, Nâzım ile Vâlâ Batum'a vardıklarında, Muhittin Birgen ailesi Tiflis'tedir. Sovyetler Birliği'nde para kullanılmadığını sanan iki arkadaş ceplerinde ne var ne yoksa yol boyunca bol keseden harcamışlardır. Batum'a inip de her şeyin yine parayla alındığını görünce yaptıkları savurganlığa üzülerek oturup kaç paraları kaldığını hesaplarlar. Durum bayağı kötüdür. Bir an önce Muhittin Birgen'e ulaşılmalı, geçimlerini sağlayacak bir iş bulmalıdırlar. Böylece, Nâzım Hikmet, Nüzhet Hanım'ı da görmüş olacaktır. Ne var ki Tiflis'e ulaştıklarında, Orient Otel'de kalan Muhittin Bey'in eşi Melahat Hanım'dan, Muhittin Birgen'in kızı ile baldızını yanına alıp Moskova'ya gittiklerini ve Moskova'dan bir ay sonra döneceklerini öğrenir.Bu arada Nâzım ile Vâlâ, aynı otelde kalan Ahmet Cevat Emre'yle tanışırlar. Onunla birlikte emperyalizme karşı bir gazete çıkarmak üzere Batum'a geri dönerler. Onlar tasarılarıyla oyalanırken, Moskova yolculuğunda hırpalanan Nüzhet Hanım Tiflis'te hastalanır, kendini bir türlü toparlayamaz. Bu durumda, İstanbul'a gönderilmesi kararlaştırılır. Oradan da hem tedavi, hem de denk düşerse eğitim için Almanya'ya gitmesi düşünülür. Bu amaçla, Nüzhet Hanım, Batum'a gelir, ancak bineceği vapur gecikince, on beş gün kadar Batum'da beklemek zorunda kalır. Bekleme süresince Ahmet Cevat Emre'nin çevresindeki Türklerle, özellikle de Nâzım Hikmet'le arkadaşlık eder. Nâzım onun İstanbul'a dönmemesini, kendisiyle Batum'da kalmasını ister, öğrenim içinse, yakında nasıl olsa bir yolunu bulup Moskova'ya gideceklerini söyler. Nüzhet Hanım, İstanbul'a dönmeye, oradan da Almanya'ya geçmeye kararlıdır. Beklediği vapur gelince, Nüzhet Hanım, arkadaşlarına veda etmek üzere güverteye çıkar. Biletini almıştır, belgelerinin tamam olduğunu sanıyordur. Herkesi şaşırtan şey Çeka görevlilerinin ona Sovyetler Birliği'nden ayrılamayacağını, vapurdan inmesi gerektiğini bildirmeleri olur. Bunun nedeni de açıklanmaz. Nâzım Hikmet, bu engellemeye içinden sevinmiştir ama Nüzhet Hanım birkaç gün sonra onlardan ayrılıp Tiflis'e, eniştesinin yanına dönünce, Nâzım Hikmet'in sevinci yarıda kalır. İstanbul'a gidişi engellenen Nüzhet'in, bir süre sonra, Tiflis'te Almanca öğrenim yapan bir okula yazılmak istediği, fakat bunun da gerçekleşmediğini öğrenir. Nâzım ile Vâlâ ise bu sırada Ahmet Cevat Emre'yle Moskova'ya gelip KUTV'a kaydolmuşlardır. Nâzım Hikmet, Nüzhet Hanım'a mektuplar yağdırıp Moskova'da birlikte okumak üzere onu yanına çağırmaya başlar. Sonunda eniştesi Muhittin Birgen ile ablası Melahat Hanım, İstanbul'a dönemeyen, Tiflis'te okul bulamayan, istekleri engellendikçe de bayağı hırçınlaşan Nüzhet Hanım'ın Moskova'ya gitmesine izin vermek zorunda kalırlar. Bu karar öğrenince Názım Hikmet'in yaşadığı büyük sevinç, doğal olarak, yakın arkadaşlarını da etkiler. Öylesine ki Nüzhet Hanım'ın Moskova'ya gelişi dokuz on kişilik küçük bir karşılama törenine dönüşür. Nâzım ile Vâlâ, KUTV'da okuyan yakın arkadaşlarıyla birlikte gelip garda onu coşkuyla karşılarlar. III. Evlilik ve Ayrılık Nüzhet Hanım, Moskova'da, Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne kaydını yaptırır. Nâzım ve Vâlâ ile aynı okuldadır artık. Nüzhet Hanım, o günleri şöyle anlatır:“KUTV Üniversitesi'ne Nâzım'la birlikte gidiyorduk. Birçok kızlı erkekli arkadaş grubu içinde Nâzım Hikmet en çok ilgi toplayan, hareketli, canlı, inanmış ve inançlarını konuşmalarında, şiir ve piyeslerinde dile getiren bir önder durumundaydı. Bir gün bana evlenme teklif ett. Doğrusu şaşırmıştım. Ama hoşuma da gitmişti bu önerisi. Birkaç gün düşündükten sonra ben de evlenmeye razı oldum ve birlikte evlenme arzumuzu ilgili daireye giderek tescil ettirdik. Evlendiğimiz için bize daha genişçe bir oda ayrıldı. Odamız yine öğrenci pansiyonundaydı" Nâzım Hikmet'le Nüzhet Hanım, 1922-1923 yıllarında Moskova'daki bu genişçe pansiyon odasında dört beş ay kadar birlikte yaşarlar. Evlilikleri çok kısa sürer. Soğuk iklime dayanamayan Nüzhet Hanım, yeniden hastalanır. Ders yılı bitiminde, dinlenip toparlanmak için, ailesinin yanına, güneye gider. Bir süre sonra yine Moskova'ya dönme düşüncesindedir. Güneyde gittiği yer Tiflis değil, Bakü'dür. Çünkü eniştesi Bakû Üniversitesi'ne tarih profesörü olarak atanmıştır. Ama son zamanlarda nedense Muhittin Birgen'in Sovyet yönetimiyle ilişkileri biraz bozulmuştur. Türkçülük propagandası yaptığı gerekçesiyle ikide bir uyarılır , Türkive'ye dönme zamanı gelmiş gibidir. Bu arada Nüzhet Hanımın sağlığı da gittikçe kötüleşir. Ekim 1923'te, ailesiyle birlikte Türkiye ve dönmek istediğini bir mektupla bildirmesi üzerine, Nâzım Hikmet hemen Bakû'ye gelir, ancak eşinin durumunu görünce İstanbul'a dönmesinin daha doğru olacağını kabul etmek zorunda kalır. Birkaç ay sonra, üniversiteyi bitirip kendisi de gelecektir peşinden. Nüzhet Hanımın İstanbul'a dönüşünden nerdeyse bir yıl sonra, Nâzım Hikmet, Ekim 1924'te çıkışında olduğu gibi, yine gizlice Türkiye'ye girer. Aralık ayında İstanbul'dadır . Ailesine kavuşur kavuşmaz ilk işi Nüzhet Hanım'ı aramak olur. Tam bu günlerde de Nüzhet Hanım, ikinci eşi Servet Bey'le tanışmıştır . İpler kopmuş gibidir. Nüzhet Hanım, Nâzım Hikmet'in babasının evine bir kez gelmiş, bir daha uğramamıştır. Evdekilerin düşüncesi, Nüzhet'in bu birlikteliği sürdürmek istemediği yolundadır. Nâzım Hikmet'in böyle bir şeyi aklı almaz. Buna inanamaz. Ancak, doğrudur söylenen. Nüzhet Hanım, onun çetin yaşamına ayak uyduramayacağını anlamış, ondan ayrılmaya karar vermiştir . Boşanmaları için herhangi bir işleme gerek yoktur; çünkü Sovyetler Birliği'ndeki evlilikleri Türkiye'de geçerli değildir. Oturup karşılıklı konuştuklarında ikisi de bu birlikteliğin devamı konusunda fazla direnmezler. Nâzım Hikmet, büsbütün umutsuzluğa kapılmaz, bir süre sonra aralarının düzeleceğini umar. Türkiye'de de bir resmi nikâh yapmayı önerir Nüzhet Hanım'a Her ikisi de kendi ailesinin yanındadır. Bir gece bir tiyatroda karşılaşırlar. Nüzhet Hanım, Nazım Hikmet'i görmezlikten gelerek başını çevirir ya da Názım Hikmet'e öyle gelir. Bu olaydan sonra bir daha hiç görüşmezler. 1926'da, felsefe öğretmeni Mehmet Servet Berkin'le evlenen Nüzhet Hanım; 1927'de yayımlanmaya başlayan, eşinin sorumlu müdürlüğünü yaptığı Felsefe ve içtimaiyat dergisine çeviriler yapar.1987'de öldüğünde, herhangi bir etkinlik içinde değildir.
·
278 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.