Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

NÂZIM HİKMET'LE İLGİLİ İKİ FİLM: 1993'te Başar Sabuncu Nâzım Hikmet'in Yolcu oyununu sinemaya uyarlar. Yolcu'da, Kurtuluş Savaşı'nın sürdüğü günlerde, ıssız bir tren istasyonu kulübesinde yaşayan istasyon şefi (Halil Ergün), karısı (Müjde Ar) ve makasçısının (Tarık Akan) hesaplaşma öyküsüdür. 2007'de Biket İlhan'ın yönettiği Mavi Gözlü Devde, özellikle Yetkin Dikinciler'in Nâzım Hikmet'i hatırlatan fiziği dikkat çeker. Filmde, Nâzım Hikmet'in Bursa Hapishanesi dönemi ele alınır. NAZIM HIKMET'İN ŞİİRİNDE SINEMASAL ÖĞELER: Nâzım Hikmet'in sinemayı çok sevmesine ve her aşamasına katılıp emek vermesine karşın bütünüyle benimsediği, içine sinen az sayıda filmi ve senaryosu vardır. İlk dönemlerde maddi durumu ve film sektörünün istekleri, son dönemde de yurt dışında yaşaması, bu durumun nedenleridir. Ancak, sinema tutkusunun verimlerini bir başka disiplinde, şiiri elde eder. Nâzım Hikmet gücüne, etkisine inandığı sinemada belki istediklerini gerçekleştirememiştir; ama sinemayı şiirine taşıyarak sinemanın, görüntünün gücünü şiirinde değerlendirerek şiirini zenginleştirmiştir. Nâzım Hikmet'in şiirinde, sinemasal öğeler vardır. "Kalemi, kamera gibi kullanma'da ustadır. Nâzım Hikmet'in birçok şiirinde sinemanın etkisini görülür . Sesi, rengi, işığı, atmosferdeki akustiğiyle okura ulaştırmayı başarır. Şeyh Bedreddin Destanı, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Memleketimden İnsan Manzaraları , Taranta Babu'ya Mektuplar, şiirsel güzelliğinin yanı sıra kusursuz bir film tretmanı gibi durur. Bu uzun şiirlerin içindeki kahramanlar, anti-kahramanlar birçok roman ve öyküdeki derinliksiz, tekdüze kahramanlardan daha canlı ve ete kemiğe bürünmüş karakterlerdir. Ali Özgentürk, Nâzım Hikmet'in birçok kamerayla çalışan bir yönetmen olduğunu vurgular; "Nâzım, Manzaralar'da birçok kamerayla çalışan bir yönetmendir, insanların bedeninde ve yüzünde dolaşır. Doğadaki bir hareketi parçalayarak, ayrıntılarına bölerek, görünenin arkasındaki şiiri de içine katarak izler. Önce bir genel plan kurar, sonra birkaç kamerayla yakaladığı ayrıntılara, yakın plan mantığıyla yaklaşır. Belleği kendisiyle ilgili pek çok şeyi hatırlamayacak kadar zayıf olan Nâzım, hayatının ayrıntılarını yakalamakta büyük ustadır" Nâzım Hikmet, olgunluk dönemi şiirlerinde klasik hikâye anlatma yönteminden çok, sinemanın gerektirdiği yalın tanımlamalar yapar, ancak bu yalın cümleler bütün içinde şiirin can alıcı dizelerini oluşturur, çünkü kahramanlarımız, olaylar ve mekânlar çırılçıplak karşımızda durur. Kurtuluş Savaşı Destanı, şiirsel özelliklerinin yanı sıra, başarılı belgesel'dir. Şiir olarak 'yeni bir türün başlangıcı sayılabilecek, Memleketimden İnsan Manzaraları, baştanbaşa sinema dilinin özelliklerini taşır. Çekim-sahne-ayrım-bölüm ve olgu dizilenmesinin (örgülenmesinin) yalın da olsa özel bir kurgu anlayışıyla yapıldığı görülebilir. Tinbilimsel eylemler, oluşum, kavram ve düşünceler bile çokluk nesnelere, eşyalara bağlı devinimlerle canlandırılır. Her dize’nin ya da dizeʼler bütününün (ya da her tümcenin) perdede bir görüntü biçiminde plastik olarak görüleceği hesaplanmış gibidir. Nâzım Hikmet'in şiirleri içerisinde sinemalık nitelikleri, -çekimden çekime kopuşsuz akıcılıklarını, çeşitli imgelerinin alan derinliklerini, devingen ve tartımlı kurgusunu özellikle göz önünde bulundurarak- en belirgin olanı, 'Memleketimden İnsan Manzaraları'dır. Nâzım Hikmet, 'politikayı' estetik değerlerinden ödün vermeden şiir sanatına yedirebilmiş bir Türkiye'de politik sinemanın 'estetik'ten yoksunluğu gözönünde tutulursa, onun sinemada yapabilecekleri daha da bir önem kazanır.
·
163 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.