Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

114 syf.
8/10 puan verdi
İspanya İç Savaşı, İspanya’da 17 Temmuz 1936 – 1 Nisan 1939 tarihleri arasında ve Avrupa’nın göbeğinde gerçekleşmiş mini bir dünya savaşıdır adeta. Savaşa şu ya da bu şekilde karışmayan ülke kalmamış gibidir. İspanya’da Cumhuriyet ilk defa 1873’de ilan edilip hükümet kurularak monarşinin restorasyonuna gidilmesine rağmen ömrü çok kısa oldu. 1874’de Arsenio Martinez-Campos y Anton komutasındaki ordu darbesi ile Birinci Cumhuriyet sonlandı. 1. Cumhuriyet öncesi, ülkeye hakim olan Bourbon (Borbon ) Hanedanlığı, hakimiyeti tekrar ele aldı. İkinci Cumhuriyet ise bundan 57 yıl sonra Kral Alfonso XIII’ün ülkeden ayrılması ile 1931 yılında ilan edildi. Ekonomisi iç savaş öncesi, 1. Dünya Savaşı’nda gelişmeye başladı; kapitalizmin gelişmesi ve sermaye piyasasının oluşması kayda değerdir. Köyde, tarım ile uğraşan köylüler şehirlere göç etti, dolayısı ile şehirleşme ve işçi sınıfında gözle görülür bir büyüme söz konusu oldu, üretim ve tarımsal olarak ihracat arttı. Aslında buna neden, İspanya’nın 1. Dünya Savaşı’na katılmayarak, üretimin, bağlantılı olarak da ihracatın artması ve sermaye birikimine neden olmasıdır. Ekonomik büyüme dengeli olmamakla birlikte, Katalonya ve Bask bölgelerinde diğer bölgelere göre çok daha pozitif bir trend gösterdi. Ancak, yüksek enflasyon, işsizlik ve başka ekonomik sorunların ortaya çıkmasına da neden oldu. Ülkede, sınıfsal, kültürel, siyasi ve idelojik ayrılıklar hep gündemde idi. Ordu İspanya Ulusu’nun değil, oligarşik yapının ordusuydu, dolayısı ile ordunun görevi, ulusal çıkarları korumaktan çok uzaktı. Siyasi ve ekonomik gücü artmaya devam eden kilise aynı zamanda gerici tavırları ile adeta bir iç savaş çığırtganlığı yapan merkez durumundaydı. İspanya İç Savaş’ı 17 Temmuz 1936’da General Fracisco Franco komutasındaki milliyetçi güçlerin, seçimle işbaşına gelen Cumhuriyetçi “Halk Cephesi” koalisyonuna karşı ayaklanması ile başlamıştır. Elbette darbeye nedenler, darbe öncesi terör eylemleri ile oluşturulmuş, suikastler ile ortam olgunlaştırılmıştır. Falanjistler sergiledikleri terör eylemleri ile darbeye zemin hazırlamakla birlikte aynı zamanda halkı da sindirmek amacındaydı. 14 Mart tarihinde Falanj partisi hükümet tarafından yasa dışı ilan edildi ve liderleri José Antonio Primo de Rivera tutuklandı. Falanjistler İç savaşı tırmandırmak için suikastler yanında doğrudan halka saldırmaya da başladı. 14 Nisan 1936’da Falanj teröristler bir resmi geçit töreninde halka ateş açtı. Bardağı taşıran ise Cumhuriyetçi askerlere yönelik katliamlar oldu. Hitler ve Mussolini isyanın başlaması ile Francisco’nun emrine birer uçak filosu, silah ve mühimmat ile 200.000’i geçen askeri bölgeye sevk etti. Üç yıl boyunca emperyalist ülkeler ideoloji, sistem ve silahlarını yoğun bir şekilde test edecekleri bir arena bulmuş oldular ve acımasızca da bunu yaptılar. Batı Avrupa’nın en eski ve sömürgeci ülkesi olan İspanya’da ordu, büyük toprak sahipleri ve kilise, sömürge halklarına uyguladıkları şiddetin aynısını kendi halkına da uyguladı. Cumhuriyetçilerden en büyük rahatsızlık duyanlar, batılı emperyalist güçler ile büyük toprak sahipleri, ordu, kilise ve soylu sınıfı idi. Öldürmenin sınırı yoktu bu çirkin iç savaşta; okullar, hastaneler, topa tutuluyor, ateşe veriliyordu. İç savaş bir bahaneye dönüşmüş ( inançsal ve sınıfsal farklılıklar, borç-alacak ilişkileri vb.) durum cinayetler işlenir hale gelmişti. Küçük çocuklar, yatalak hastalar, yaşlılar, genç kızlar canları, kanları ile ödemişlerdir bu kirli oyunun bedelini. Nazi yönetiminden kaçan Almanlar, Franco yanlısı çarpışan Almanları, faşist İtalyan askerlerinin Cumhuriyetçilerin yanında çarpışan solcu İtalyanları öldürdüğü bir iç savaştı İspanya’da yaşananlar. Mart 1939’da başlayan iç savaş sonucunda, 500.000 ölü-yaralı (kimi kaynaklar 1 milyon olarak belirtir), 1 milyondan fazla sürgün, tutsak ve sınırsız tahribata (500 bin yıkılmış ev, 183 harabeye dönmüş şehir) bilançosu ile Falanjistler ülke hakimiyetini ele geçirdiler. Tabi bu büyük kıyım ve yıkım ardında ölümüne kadar sorgulanmayan, 36 yıl boyunca ülkeyi yöneten, mareşal rütbeli zalim diktatör Francisco Franko'yu da bırakmıştır. Faşist örgüt Falanj ve taraftarları olan Flanjistler bu iç savaşta darbeci ordu ile birlikte ülkedeki kıyım ve yıkıma büyük bir ortaktır aynı zamanda. Burada Franco ile ilgili kısa açıklamalar yapmakta fayda görüyorum. Francisco Franco y Bahamonde, lakabı El Caudillo (Önder) (4 Aralık 1892, Ferrol - 20 Kasım 1975, Madrid, İspanya). Ağabeyinin de hizmet ettiği orduya 1907 yılında katıldı. 1912 yılında, Fas’ta, sömürgeci İspanyol birliklerinin başlattığı harekete gönüllü olarak katıldı. Kuzey Afrika’da Fransızlar ile birlikte sömürge karşıtı direnişçilere karşı Rif Savaşı’nda savaştı. Faslı askerlerden oluşan birliğin başına teğmen rütbesi ile geçti. Bu süreçte Fas’lı yurtseverlere karşı yürütülen mücadelede gösterdiği başarı ile ulusal kahraman olarak görüldü. Böylelikle kısa sürede, orduda rütbeler ve aktif görevler alarak çok önemli ve hassas noktalara geldi. 1931 yılında, Birinci Cumhuriyet’in ilanı ile komutanı bulunduğu Zaragoza Askeri Akademisi kapatılarak Franco kızağa çekildi. Kralın danışma kuruluna seçilmesi ile yeni yönetim tarafından rütbesi indirildi. Kısa ömürlü Birinci Cumhuriyet’in sonlanması ile yeniden aktif görevine 1933 yılında döndü. Bundan sonra ise kısa sürede rütbeler alması ile 1935 mayısında Genel Kurmay Başkanlığı’na getirildi. Orduyu çeki düzen vererek, antimilitarist güçler karşısında kaybettiği disiplini ve gücü yeniden kazandırdı. Sonrası malum! Ünlü İspanyol ressam Pablo Picasso, yine kendisi gibi ünlü resminde Guernica’nın yoğun hava bombardımanı ile yok edilişini ve yapılan katliamları anlatır ve bu iç savaşı protesto eder. upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/7/... Hiçbir siyasal eyleme ve suça karışmamış 38 yaşındaki Garcia Lorca (şair,oyun yazarı ve çok yönlü bir sanatçı), 64 yaşında Cuhuriyetçilere katılan İspanyol usta şair Antonio Machado ve 32 yaşında Franco’nun zindanlarında şair Miguel Hernandez bu kirli, kanlı ve kuralsız savaşta yok olup gidenlerden bazılarıdır. Cumhuriyetçileri’nin savaşta iki sloganı öne çıkmıştı. Birincisi ‘faşizme geçit yok’ anlamında “no pasaran” dı. İkincisi ise “yaşasın İspanya” anlamında kullanılan “arriba España” idi. Franco ve taraftarlarının ki ise sloganı ise “viva la muerte” (yaşasın ölüm) idi. Kitaba gelince: Kitap, ön sözde de belirtildiği üzere Amsterdam Uluslararası İnceleme ve Eğitim Enstitüsü’nün yanı sıra akademik çalışmadaki verilerin geliştirilmesi sonucu ile oluşan bir içeriğe sahip. Kitabı okurken olaylara vakıf olabilmek için mutlaka konu ile ilgili araştırma yapmak, kaynaklardan değişik bilgilere ulaşmak gerekir. Zira, bu savaş kirli bir savaş olmakla birlikte aynı zamanda çok karmaşık ve zengin bir içeriği de içerisinde barındırır. Avrupa işçi hareketi açısından İspanya İç Savaşı’nın ve sonucunun uluslararası durumun akışını belirleyecek, iki dünya savaşı arasındaki dönemin en önemli olaylarından biri olduğu vurgulanmakta kitapta. Yine ön sözde, İspanya İç Savaşı ile ilgili, kimi okuma sonuçlarına göre İspanya’da olup bitenlerin sadece demokrasi ve faşizm karşıtlığını, kimine göre 1939-1939 yılları arasında ki iç savaşın Nazi Almanya’sı ile Stalinci SSCB arasında olan karşılaşmanın ön belirtisini, kimine göre de SSCB Ekim Devrimi’i sonrası iki dünya savaşı arasında Avrupa’yı sarsan büyük derimci dalganın sonuncusu olarak tespitlerde bulunduğunu, ancak kitabın, bunların her üçünü de barındırdığı üzerinde durur. Okuduğum baskı 114 sayfalık küçük bir kitap olmasına rağmen atıfta bulunduğu kaynaklar, bibliyografya, küçük sözlük, kısaltmalar gibi sahip olduğu içeriklerle aslında büyük bir eser. Teknik olarak kitapta bolca yazım ve imla hataları mevcut, ancak bu okumaya engel değil. Uzun inceleme yazmayı sevmiyorum, zira okuru sıkmadan, okuru özüne eriştirebilecek bir içerik olsun istiyorum. Buna rağmen uzun bir inceleme oldu. İspanya İç Savaş’ı gerçekten çok boyutlu; birçok karmaşık içeriği barındırıyor, hepsi başlı başına araştırılacak önemde. İyi okumalar.
Bask Ülkesi ve Katalonya'da İspanya İç Savaşı
Bask Ülkesi ve Katalonya'da İspanya İç SavaşıMiguel Romero · Yazın Yayınları - Politika Dizisi · 19965 okunma
··
88 görüntüleme
Metin T. okurunun profil resmi
Böyle güzel, böyle doyurucu, böyle merak uyandırıcı ve fakat uzun olduğunu düşündüğünüz inceleme bir çırpıda bitti işte. Üstelik tadı da damağımızda kaldı. Böyle üst düzey olduktan sonra uzun olması, bilesiniz ki, korkutmaz okuru. Kaleminize sağlık.
dostamisc okurunun profil resmi
Güzel sözleriniz için teşekkür ederim Metin Bey. Gerçekten, uzun zamandır inceleme yazmıyor ve yazmayı da düşünmüyordum. Elbette inceleme bu kimi zaman kısa tutmak elinizde değil. Bu nedenle daha birçok edinimi inceleme dışında tutmak zorunda kaldım. Ancak, mümkün olduğunca özü anlatarak okuru sıkmamak gerektiği düşüncesindeyim. Böylelikle okur antipati yerine sempati ile kitaba daha çabuk yönelir. Sonuçta buradaki profesyonel bir uğraş, çaba değil (kendi adıma). İncelememde de belirttiğim üzere İspanya İç Savaşı çok şey içeriyor. Her açısı başka bir konu, başka bir dünya, Adeta kazdıkça mücevher (yeni bilgiler açısından) fışkıran yüz karası bir savaş bu. Tekrar teşekkür ediyorum.
Celal Uslu okurunun profil resmi
Güzel incelemenize -teşekkür etmekle beraber- küçücük bir katkıda bulunmak istiyorum; falanjistler savaş bittikten sonra ¡No pasaran! (geçit yok) karşı, işte geçtik manasında ¡Han pasado! sloganını kullanmışlardır.
dostamisc okurunun profil resmi
Celal Bey kardeşim, ben de teşekkür ederim. Bir teşekkür de slogan için; işte geçtiniz, geçtiniz belki de, ama ya arkanızda bıraktıklarınız! Çok teşekkür ederim kardeşim.
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.