Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

88 syf.
7/10 puan verdi
Aşk Üzerine
Dünya edebiyat tarihi büyük ölçüde iki konu üzerine kuruludur: Ölüm ve aşk. İlki konumuz dışında kalıyor. Aşka gelecek olursak uğruna Homeros gibi destanlar da yazabiliriz aforizmalar da yazabiliriz ya da sonu kötü biten ilişkilerimizin omzumuza yüklediği yorgunluğu ve nefreti küfrederek ve pesimist üslupla boşaltabiliriz. Bu, tamamen size kalmış. Edebiyat, lisede en sevmediğim derslerin başında gelirdi. Bunun doğal sonucu olarak edebiyat derslerinde çok sıkılır ve dışarıyı seyrederdim. Bir gün yine dışarıyı seyderken öğretmenin aşk anlatımı dikkatimi çekmişti: Tanrı, insanların önce ruhunu yaratır, sonra da onlara kendisini gösterirmiş; Tanrı'nın güzelliğinden (nurundan) büyülenen ruhlar yeryüzüne gönderildikten sonra yeryüzünde bu güzelliği ararlarmış ancak tam olarak neyi aradıklarının farkında olmadan; çünkü yeryüzüne giderken bir tür hafıza kaybı yaşarlarmış, geriye ise Platonvari ifade edecek olursak, bir güzellik ideası kalırmış. Bu idea uğruna arayışa giren insanın hayatına giren diğer insanlar olur, bu noktada platonik aşk, karşılık bulunan aşk diye iki farklı ilişki türü vuku bulur. İlkinde insan ulaşamadığı ve bundan dolayı da yeterince tanıyamadığı insanı, idealleştirir ve bir noktadan sonra o bedende yarattığı ideale aşk duyar. Beden, bir duraktır sadece, asla otobüsü gelmeyecek bir durak. İkinci tür aşkta ise tanıma süreci başlar. Etkilenmenin ölçüsüne bağlı olarak bir süre aşık olunan kişinin olumsuz yanları görmezden gelinir veya görünmez ancak bir noktadan sonra kaçınılmaz olarak aşikar hale gelir. Bu evre, çiftin, birbiri için "ne kadar değişti," dedikleri evredir. Doğrusu ise, "daha yeni tanıyorum," olmalı. İnsan, tanıdığı insana aşık olmaz, çünkü tanıma, dışarıdan gelen verileri alma işlemidir ve insanın idealleştirmesine ket vurur. Ne kadar tanırsa insan, o ölçüde aşkı azalır, bir noktada ise biter. Bu evre, doğrudan veya dolaylı aldatmaların ya da en iyi ihtimalle sevginin başladığı evredir. Sevgi, alışkanlıktan doğan bir arada bulunma arzusu, yalnızlıktan kaçınma dürtüsüdür. Sevgi aşkı dışlar, çünkü belirsizliğe kapalıdır, bilmek ister yani güvenli bir limanda geceyi geçirmek ve gün doğumuna çıkmak. Doğal olarak sevgi, riski dışlar, aşk ise risk olmadan hayatta kalamaz. Kerem kayaları delmek yerine Aslı'nın babasının gözüne girmek için onun ilgilendiği bir alanda kendini göstermeye çalışsaydı günümüzde hatırlanmazdı. Sevgi ancak ve ancak ulaştıktan sonra oluşur ama aşkın temel kaidesi ulaşamamaktır, ulaşınca kaçınılmaz olarak sonlanır. Aşk sonlandığı yerde duramaz, belki şartlar gereği beden, diğer bedenin yanındadır ama ruh, çoktan güzellik ideasının peşine düşmüştür. Aşk, insanın duyduğu derin eksikliğin dışavurumudur; insanın memnuniyetsizliği, isyanıdır. Hayatından memnun insan aşık olmaz ve hiçbir insan tamamen hayatından memnun değildir. Hayat üzerine yeterince derin düşünüldüğünde eylem durur, aşk, eylemin devamını sağlayan ateştir. Derin düşüncenin önüne bir set olan aşk, kendisini her şeyin özü kılar. Thales her şeyin temeli sudur der, Anaksimandros arkhe, Heraklietos ateş ... aşk ise tüm bunları kaldırıp denize atar ve "her şeyin temeli benim, sana diyorum, bana bak, 'sadece' bana," der. Bundan dolayı aşık, aşık olduğu insandan gözünü ayıramaz, onun gözlerinin derinliğinde hareket etmeyen hareket ettiriciyi, nihai sınırı, içinden düştüğü cenneti ve bilgelik ağacını görür; korkar hemen ve kendi kendine "asla ama asla onun meyvesinden yemeyeceğim," der ancak aşk, durak değildir bir yoldur, hareketin devamlılığını esas alır ve en büyük silahı olan cinselliği kullanarak aşıklara bilgelik ağacının meyvesini yedirir. Gözü açılan insan için yeniden güzellik ideası için yola düşme zamanıdır, sonra yeniden, yeniden ve yeniden...
Aşka Övgü
Aşka ÖvgüAlain Badiou · Can Yayınları · 2017676 okunma
··
1 artı 1'leme
·
2.164 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.