Yerini hak eden değerli kişi gururlanmaz; onun başını döndüren koltuğu değil, hak ettiğine inandığı daha üstün bir mevkie sahip olamaması, küçük düşmesidir; başkalarını her görüp böbürleneceği ya da gururlanacağı yerde, o tasalanacaktır.
Bilmek mi? Yoksa imanmak mı? İkisi arasında çok fark var.. Değilmi?
"Ey sen, dünyada mevcut her şeyi yarattığı söylenen: hakkında en ufak bir fikrim olmayan sen; ancak lafta tanıdığım ve her gün yanılan insanların bana söyledikleri kadar bildiğim sen; tanrı denen acaip ve hayal mahsulü varlık, kesinlikle, gerçekten ve herkesin önünde ilan
Tanrı yok edilirken de adil olmaktan, başkalarının değerini kıskanmaktan, yasaların kılıcından çekinmekten ve namuslu insan olmaya devam etmekten vazgeçilmeyecektir; çünkü vatanın gerçek dostunun, kralların kölesi gibi boş hayaller peşinde koşmaması gerektiği artık biliniyor olacaktır; kısacası,
tek rehberi erdem, biricik freni de vicdan azabı olan bir cumhuriyetçiyi yönetmesi gereken şey, ne daha iyi bir dünyaya duyulan ciddiyetten uzak umut ne de doğanın bize yolladığından daha büyük kötülüklere duyulan korku olmalıdır.
Her biri bir efendi saptıyor kendine, ona öykünüyor sonra da; hatta öykündüğü efendiyi seçmiyor bile; önceden seçilmiş bir efendiyi kabul ediyor. Bununla birlikte, insanda okuyarak keşfedilecek başka şeyler var bana göre. Buna cesaret eden yok. Sayfayı çevirmeye cesaret edemiyor kimse. — Öykünme yasaları; ben korkunun yasaları diye adlandırıyorum bunları. Kendini yalnız bulmaktan korkuyor insan ve böylece kendi kendini bile bulamıyor kesinlikle.
Çünkü insan bedenleri birçok açıdan birbirine benzese de birçok açıdan da farklıdır. Bu yüzden birine iyi gelen diğerine kötü gelir, birine düzenli gelen diğerine karışık gelir; birinin beğenisine hitap eden diğerinin beğenisine hitap etmez ve bu böyle uzar gider. Daha ötesine hiç değinmiyorum, çünkü hem meseleyi enine boyuna tartışacağım yer burası değil, hem de herkes bu farklılığı kendince tecrübe etmiştir
Öyle ki, doğanın mucizelerinin gerçek nedenlerini araştıran ve doğal olaylara bir budala gibi hayretle bakmak yerine onları bir âlim gibi anlamaya çabalayan insan avamın doğanın ve tanrıların yorumcuları olarak taptığı kişilerce dile düşürülür ve sırtına sapkın ya da dinsiz yaftası yapıştırılır. Çünkü bu kişiler bilirler ki cehalet ortadan kalkınca, kendi otoritelerini dayatmalarının ve sürdürmelerinin yegâne aracı olan o budalaca hayranlık da ortadan kalkacak
Dünyada ne çok şeyin var olduğu hakkında bir şey bilmeyen kişi nasıl dünyada bir yabancıysa, orada ne olup bittiğini bilmeyen kişi de ondan daha az yabancı değildir. Toplumda bir arada yaşama yasasından kaçan kişi kaçaktır; zihninin gözlerini kapatan kimse kördür; başkalarına bağımlı olan ve yaşamak için ona gerekli olan her şeye kendi içinde sahip olmayan,dilencidir; dünyadan el etek çeken, içine çekilen ve olup bitenlerden hoşnut olmadığı için kendini evrensel doğadan ayıran kişi, dünya üstünde bir apsedir..
Sayfa 61 - Yapı Kredi Yayınları 22.BaskıKitabı okuyor
...
Bu şeylerin hangisi övüldüğü için güzeldir, ya da değeri küçümsendiği için değerini yitirir? Zümrüt, onu övmezlerse daha mı az güzel olur? Ya altına, fildişine, erguvana,lire,kılıca, çiçeğe, fidana ne diyelim?
Sayfa 59 - Yapı Kredi Yayınları 22.BaskıKitabı okuyor