Bir arayış romanı olan “Kaf Dağı’nın Ardında,” benim karşıma 90lı yıllarda, bir kütüphanenin zemin katında çıkmıştı. Ben de arıyordum çünkü. Emine Işınsu’yu, 5 Mayıs’ta kaybettiğimizi öğrenince, Kaf’ı bulmanın mümkün olmadığını nihayet anlamış olduğumu fark ettim. Doğu’nun doğusuna da gitmişliğim vardı çünkü. Çeşit çeşit gizemli dağlarla çevrili olan Doğu, bana Kaf Dağı’nın “ben” olduğunu göstermişti. İnsan “ben” dağını buldu diyelim, nasıl aşardı ki! İşte bu roman, yazarın benliğini arama yolculuğudur. Yahya Kemal gibi, bu dünyaya roman yazmak için gönderildiğine inanır Işınsu. Roman kahramanına da bu inancı verir. Bu yüzden bir “ben” romanıdır o. Üstelik “Yazacağına, yaşasan daha iyi değil mi?” (s. 14) diye sorar bir de!