Seriyi o kadar çok beğendim ki kitabı bitirip hemen diğerine geçiyorum. Olayları sırları merak ettiğimden kitapları çok hızlı okuyup ilerliyorum. Heyecanım ve merakım had safhada hiç bitmiyor.
Bazı çiçekler güneşle doğrudan temas kurmayı sevmezler. Oysa günebakan öyle midir o güzel yüzünü güneşe döner daima. Güneş onu yaksa bile yüzünü ona dönmekten alıkoyamaz kendisini. Yanacağını bile bile vazgeçmez güneşten, her seferinde döner ona.
Tıpkı İs'in Arjen'i, Arjen'in İs'i sevip yaktığı gibi ne acı ama. Yana yana vazgeçmemek geçememek.
Her şey açığa çıktı bu kitapta Montusun kim olduğunu öğrenen İs, ve ardından gelişen olayları naif bedeni kaldıramadı. Antalya'dan Eskişehir'e taşınan İs orada yaşamaya başladı. Olan olayları, yaşadıklarını, hissettiklerini unutmayı ve Arjen onu kalbinden söküp atmayı denedi ama....
Ama işte bazen ne kadar çabalarsan çabala nafile olmayacak ise olmuyor. İs'te başaramadı unutmayı.
Antalya'da boğazına takılan yumruyu Eskişehir'de gidip rahat nefes alabileceğini sandı İs.
Bilmesi gereken bir şey vardı İs'in nereye gidersen git kaçtığın geçmişin senin peşini bırakmaz, bırakmayacak.
Korhan Arjen bir gölge gibi onu takip edip geri isteyecekti. İs Korhan'ın ona söylediği yalanların sebebini bir bir öğrendi, sır çözüldü, düğümler bozuldu ve sır perdesi aralandı, ikisi birbirine bağlandı bir kördüğüm gibi. Bundan sonra ne olacağı bilinmez ya ayrılıp yanacaklar ya da birleşip her türlü bu aşkın yangından kaçamayacaklar. Günebakan tarlasında yüzünü güneşe dönüp yanan ayçiçeği edasında...