Bergama’nın çocukları karanlığı sevmez, ışıkla büyürler… Öykü Bergama’da terlikçi dükkanı olan Besim yani Bergamalı Simo, Simo’nun eşi Yadigar ve biricik oğlu Murat merkezli gelişir. Simo, eşinin sert dilinden ve alttan almaz yapısından usanarak Bergama’nın kutsal sayılan tepelerinde inzivaya çekilme kararı alır. Bu sırada cennet vatan köylerinde beklenmedik bir gelişme olur.. altın bulunur. Köy halkı yörelerinde altın bulunduğu haberine önceleri deliler gibi sevinir. Artık topraktan sebze ve meyve değil altın toplayacakları için yerlerinde duramazlar. Herkes yeni bir ev ve yeni bir yaşamın hayaliyle yanıp tutuşur. Köylünün bildiği tek şey, altının hayatlarını değiştireceğidir. Ancak bu değişim beklenildiği gibi olmaz. Sebebi ise bellidir.. Siyanür… Cahil köylü kesimi önceleri sadece altınlar içinde yüzeceğini düşünürken bir anda siyanür denen zehirle tanışırlar ve bu durum köylünün ikiye bölünmesine sebep olur. Bir tarafta zaman geçtikçe altınının nasıl çıkarıldığı noktasında bilgilenen ve madene karşı çıkan köy halkı, diğer tarafta ise başını Yadigar’ın başını çektiği altın madeninin açılması taraftarları… İkiye bölünen köylü kesimi için artık hiçbir şey eskidi gibi değildir. Dostluktan ve yardımlaşmadan başka bir ilişkinin giremediği köylünün arasına, altın madeni yüzünden artık düşmanlık girmiştir. Siyanürün etkilerini araştıran ve altın madenine karşı olan köylü, madenin kurulacağı yerde ağaçların kesilmeye başlamasıyla büyük bir tepki ortaya koyarlar. Bir çırpıda iki bin ağaç kesilmiştir… Yadigar oğlunun altın madeninde çalışmasını istediği için ağaçların kesilmesinde bir sakınca görmez. Ne de olsa her yer ağaçlarla doludur Yadigar’a göre. Oğlunu madem ocağında çalışması için teşvik eden yadigar mutludur ancak bu sırada çevresinde dost falan kalmaz. Köyün en tatlı yaşlısı olan Semiha nine dahi gönül koyar Yadigar’a. Ama Yadigar’a göre hava hoş; ne de olsa oğlu çalışmaya başlamış, Nergis isminde güzel mi güzel bir kızla da evlenmiştir. Bu arada Bergamalı Simo’yu merak ettiyseniz eğer etmeyin. Simo inzivadan vazgeçmeye hiç niyetli değil. Arada bir köye iner, arkadaşı Nebi’nin dükkanına uğrar ve saçı sakalı birbirime karışmış vaziyette tek kelime etmeden tekrar dağa çıkar. Neyse konumuza dönelim. Yadigar maden ocağında çalışan oğlunda gözle görülür bir değişim fark eder. Oğlu Murat işten ne zaman dönse savaştan dönmüş gibi yorgun ve bitkindir. Bu durum bir süre sonra Yadigar’ı rahatsız etmeye başlar. Zaten köyde söylentiler de almış başını gitmiştir. Yadigar’ın cahil gördüğü köylüler altın madeniyle ilgili çok detaylı bilgiler öğrenirler. Siyanürün toprağı ve halkı zehirlediğini, uzun vadede kişiyi kanser yaptığını, altın çıkarmak için patlatılan dinamitlerin depremi tetiklediği ve daha nicesini… Yadigar oğlunun öksürük nöbetlerinden sonra altın madeni olayına karşı biraz şüphe duyar. Köyde ise yeni doğan hayvan yavrularının sakat doğduğu dilden dile dolaşmıştır bile. Bu haberi duyan Yadigar, gelininin de hamile olduğunu öğrenince içini bir korku kaplar. İstemeden de olsa altın madeniyle ilgili bilgiler edinir ve artık oğlunun bu zehir ocağında çalışmasını istemez. Ancak bunu oğluna söyleyemediği için Murat’ın babasından yardım ister. Yadigar Simo’nun tek görüştüğü kişi olan Nebi’ye durumu anlatır. Nebi’de durumu bir şekilde Simo’ya anlatır. Simo bunu duyduktan sonra 180 derece değişir. Saçını sakalını keser ve yeni bir yaşama adım atar. Oğlunu kurtarabilmek için önce kendini kurtarır ve yaşama dört elle sarılır. Beklenmedik bir şekilde çalışır ve oğlunun karşısına çıkar. Yadigar bu duruma çok sevinir çünkü hâlâ Simo’ya aşıktır. Simo maden ocağına karşıttır ve oğlunu bu bataklıktan çıkarmak için elinden geleni yapar… Sonunu kestirip atmışım gibi görünebilir ancak sorumlusu ben değilim. Yazar 296 sayfa ince ince işlediği hikayeyi anlamsız bir şekilde bu şekilde sonlandırmış. Yine de okunması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum, keyifli okumalar dilerim.

Bergamalı SimoFerda İzbudak Akıncı · DeliDolu · 201338 okunma

·

142 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.