Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hüsameddin hemen kalkıp eve gitti, evindeki eşyasından ne varsa, para pul, kap kaçak ve kadınların süs eşyalarına varıncaya dek ne bulduysa alıp getirdi, önüme koydu. Gilistra köyünde de tıpkı cennet bağına benzer bir bağı vardı. Hemen onu da satıp parasını pabuçlarımın içine döktü. Böyle bir padişah kendisinden bir şey istediği için yerlere kapanıyor, ağlayıp sızlıyor, Allah’a şükürlerde bulunuyordu. — Evet, Hüsameddin. Ben Allah’ın inayetinden ve erlerinin himmetinden öyle ümit ederim ki bugünden sonra en olgun velilerin gıpta ettiği bir makama erişecek, temiz kardeşlerin kıskanıp sevdiği bir kişi olacaksın. Her ne kadar Allah erleri hiçbir şeye muhtaç değiller, hiçbir şeyden fakirlik çekmez ve iki dünyadan ellerini çekmişlerse de; sevilen kişi, ilk adım olarak sevenin sevgisini ve dünyayı; ikinci adım olarak da Allah’tan başka her şeyi terk etmesiyle imtihan eder. Çok isteyen mürit hiçbir şekilde muradına yol bulmaz; ancak kulluk ve bol bol yemek yemekle bulunabilir. “Verenler, Allah’tan korkanlar, fenalıktan çekinenler” âyeti Sıdk-ı Ekber’in (Ebu Bekir Sıddık) bayrağının nişanıdır. Çok sadık, doğruların da bu Sıddık gibi olmaları lâzımdır. Şeyh’inin yolunda altınlarını feda eden her mürit ve âşık başını da feda edebilir. Dünyada içtenlikle inanan ve her türlü ikiyüzlülükten arı duru olmuş âşıklar kalmamıştır.”
··
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.