Yaşarken nasılsa ölürken de birlikte.Aşk'ı anlamaya çalıştığım şu dönemde, sevdiğim bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum bu kitabı.
Aşk'a ve Ölüm'e dair yazdığım ikinci inceleme bu olacak sanırım. İlk incelemem Aşk ve Ölüm Üzerine kitabınaydı (yorum kısmına bıraktım incelemeyi).
İlk incelememden bu yana fikirlerim oldukça olgunlaştı. Aşk'a karşı takındığım ön yargılı tavır yerini merak duygusuna ve anlama arzusuna bıraktı zamanla.
Kitabın incelemelerini okuduğumda içerik hakkında gayet doyurucu incelemelerle karşılaştım bundan ötürü yine kitabın bana hissettirdikleri üzerinden gitmek istiyorum bu incelemede.
Uzatmadan kısaca kitap hakkında bilgi vermem gerekirse: kitap, daha çok bir içsel hesaplaşma gibiydi. Ama sevdiği kadın aracılığı ile yapıyordu bu hesaplaşmayı. Ona zamanında söyleyemediklerini, o zamanlar açıklayamadığı, kendinin dahi anlamadığı duygularını artık kazandığı olgunlukla tek tek açıklıyordu sevdiği kadına. Aşkı üzerinden tanıyordu yazarken kendini ve Dorine'yi.
En çok ilgimi çeken nokta, yazarın da -aynı benim gibi- zamanla aşka bakışının ne kadar değiştiği ve olgunlaştığı oldu.
Her şeyin sonunda Aşk ve Ölüm bu hikayede de tamamlıyordu birbirini. Dorine ve Andre birlikte gideceklerdi ölüme.
Sebeplerinden ziyade sonuç üzerine bir iki söz söylemek istiyorum: evet yine karşımdasınız, yine ikiniz ele ele ve yine beni düşüncelere itiyorsunuz. Aşk ve Ölüm sizden bahsediyorum.
Evet, Aşk uğruna ölümü yermiştim. İddialıydım. Öfkeliydim. Şimdi ise hüzünlü ve düşünceliyim sadece.
Tek bir soru soracağım kendime: Sen Gorz'un yaptığını yapabilir miydin?
Düşünmeden "Evet." diyorum bu soruya.
O halde geçmiş olsun Eylülcüğüm... :)
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim...