İngiliz edebiyatında roman türünün ilk örneği sayılan Robinson Crusoe, ilk kitapta kahramanın ıssız bir adaya düşmesi sonrası hayatta kalma mücadelesiyle başlayarak öncelikle bireysel bir düzen kurup daha sonra ise adada bir komün yaratmaya kadar giden bir macerayı anlatır. Bu süreçte hayatta kalma mücadelesi, adadaki ilk zamanlardaki kadar yoğun olmamakla birlikte devam eder. İkinci kitapta ise adanın sömürgeleştirilmesi ile vahşi halkın Hıristiyanlaştırılması ve kahramanın yeni yolculukları anlatılır. Bir İngiliz olan kahramanın ve kitapta yer alan İspanyol, Portekizli ve Fransız kişilerin büyük bir kibirle yerel halkın ilkel yaşayışlarını medenileştirme ve köleleştirme hareketlerinin dönemin sömürgecilik anlayışının bir yansıması olduğu görülmektedir. Özellikle kitaptaki misyoner yaklaşım, kitabı okurken aklıma sık sık “The Book of Mormon” müzikalinin sahnelerini getirdi.