Liszt İstanbul seyahatinden sonra gezici müzisyenlik hayatını bırakır, parlak yılların başarılarından el çeker ve Weimar’da, Şiirsel ve Dinsel Armoniler’le önünde açılan yeni yolculuğa, tefekküre uzanan uzun yola adım atar.
“…Takdis” her ne kadar tüm acemi piyanistlerce katledilse de, sadece Liszt’in en güzel ezgisi değil, aynı zamanda bestecinin en basitliğiyle karmaşık ezgisi, ezginin ilahi barışı temsil ettiği noktada coşarak taşan, iman gibi çınlatılması gereken eşliği olarak kalır.