Gözyaşım pıt kalbim çıt
Evet bugün uzun zamandır merak ettiğim ve aşırı korktuğum bir kitaba yorum girmeye çalışacağım
Nerden başlasam, nasıl yorumlasam inanın bilmiyorum. Anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki...
Bir kitap hem bu kadar güzel olup hemde bu kadar acı dolu olabilir mi?
Eğer #ikişehrinhikayesi okuyorsanız olur. Okumaya başlamadan önce çok korktum. Çünkü seveni çok olduğu kadar sevmeyeni de çok. Ve dünyanın en çok satan kitabı. Hal böyle olunca biraz hevessiz başladım. Ama bitirince anladım ki boşa evham yapmışım.
Yani bu kitabı sevmeyen ya kitabı anlamamıştır yada duyguları yoktur arkadaşlar. İçerisinde ki saf aşk, masumiyet, acılar, insafsızlıklar ve işkenceler beni paramparça etti. Fransa da yaşanan o zulümler...
Masum insanlara yapılan acımasızlıklar. Hemde ne için? Tek bir insan için...
Kitaptaki her karakteri ayrı ayrı çok sevdim. Mr. Lorry ile yolculuğa çıktım, Doktor Manette ile geçmişin bıraktığı izleri silmeye çalıştım, Lucie ve Charles ile o güzel aşkın tebessümünü edip acı çektim, Miss Pross ile sinirlenip, eğlendim. Ve daha sayamadığım iki üç karakter var onlarında yeri bende bambaşka. Hele biri varki onla ilgili birşey diyemiyorum çünkü büyük Spoiler verebilirim
Ama kitapta nefret ettiğim ve başına ne geldiyse hiç üzülemediğim bir karakter var ki o da Bayan Defarge(ismi yalnış yazmış olabilirim) Sen ne sinsi, ne iğrenç, ne düşüncesiz bir kadınsın ya...
Sizi hem güldürecek, hemde ağlatacak bu kitaba lütfen geç kalmayın. İnanın çok severek okuyacaksınız ki aşırı da akıcı bir kitap
Okuyanları yoruma bekliyorum hatta mesajlara çünkü uzun uzun konuşmalık bir kitap
