Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

288 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
“Nasıl savaşılır bilmiyorum, tek bildiğim hayatta kalmak.”
Alice Walker..Feminist yazar, şair, yayımcı, aktivist. Hayata yedi çocuklu siyahi bir ailede gözlerini açıyor. Kardeşlerinden biri tarafından kazara yaralandığında yoksullukla tek gözünü kaybederek tanışıyor. 1960’larda insan hakkarı mücadelesinin bir parçası. Martin Luther King’le çalışıyor. Hayatı boyunca siyahilerin, kadınların hakları için mücadele ediyor. Vicdanı sadece kendi halklarının acılarına duyar gösteren biri değil. Onu İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı kırmaya çalışan yardım filosunda da görüyorsunuz. “No person is your friend who demands your slience.” demiştir bu kadın tarihte bir yerlerde. “Sessiz olmanı talep eden, dostun değildir”. O sessiz kalmıyor. Tam da bu yüzden, kitapları yıllarca yasaklı kalıyor, toplatılıyor. 1983’te ona Pulitzer Ödülü’nü kazandıran “
Renklerden Moru
Renklerden Moru
” gibi. .......... Bu, bireyin oluşum dönemini ve sonunda ulaştığı ideal -ya da değil- durumu ele alması yanıyla bir Bildungsroman. Celie..Küçük yaşta ne olduğunu bilmeden babasının tecavüzüne uğrayan, bir adama çocuklarına annelik yapmak, evini çekip çevirmek üzere verilen bir bir kız çocuğu. Yazar, Celie’nin elini o daha küçücük bir kız çocuğuyken tutuyor. Onu boyu kadar çocukları olana kadar büyütüyor. Büyümek, korkunç koşullar içindeki bir yaşamın aktarımıyla sınırlı kalmıyor. Kendi dışındaki dünyayı fark etme, anlama, kendini bulma, bilinçlenme sürecine tanık oluyorsunuz. .......... Bu bir Gökkuşağı kitabı. Celie’nin bedeniyle kurduğu ilişkiyi, kendi bedenini ve isteklerini anlama, cinsel eğilimini tayin edebilme sürecine tanık oluyorsunuz. . Cinsellik, bir şiddet ve güç gösterisi. O yüzden bu güce sahip olan erkeklerden ölesiye korkarak yaşayan kız çocuklarının anlatısı bu kitap. Tecavüze uğrayan, alınıp satılan, zorla çalıştırılan, yok sayılan kız çocukları..Hayatları boyunca babayla, erkek kardeşle, kuzenle, amcayla ve erkeklerin en büyüğü Tanrı’yla savaşarak yaşayan kız çocukları. Aile içi ensest ve şiddetin gölgesinde renklerini fark edemeyen, “Bir kız çocuğu erkeklerle dolu bir ailede güvende sayılmaz.” diyen, kendini evinde dahi güvende hissedemeyen kız çocukları. Walker kumun içinde boğazına kadar gömülü olan bu kızlardan birini çekip çıkarıyor dışarı. Dünyanın sadece erkek çocukların ve adamların dünyası olmadığını gösteriyor ona. Babaların yumruğunun, yok, ayaklarının altında yaşayan annelerin tek kaderinin bu olmadığını. Bu yanıyla feminist edebiyatın yakasına da mor renkli, kocaman bir çiçek takıyor yazar. .......... Bu, ‘Özgürlükler Ülkesi’nde yaşanan kölelik ve ırkçılık üzerine bir kitap. Siyahilerin yaşadıkları zulmü tam da gerektiği gibi çıplak biçimde gözümüzün önüne seriyor. Ama bunu yaparken bize iki ayrı gözle bakma fırsatını da sunuyor. Afrika’daki misyoner kardeş aracılığıyla “Bizi neden satmışlar? Bunu nasıl yapabilmişler?” diye soruyor. Ve cevaplıyor: “Gözlerim yerinden çıkana kadar okudum, okudum. Afrikalıların parayı kendi kardeşlerinden daha çok sevdiği için bizi nasıl sattıklarını okudum. Gemilerle Amerika’ya nasıl geldiğimizi. Nasıl zorla çalıştırıldığımızı.” Kitapların sayfalarında kendi halkının direnme damarını sakatlayan cehaleti fark ediyor kız kardeş. Afrika’dan gelen mektuplar..Romanın sanki kendini tekrara düşüyor, hep aynı şeyler yaşanıyormuş gibi hissettiğiniz bir yerinde romana yeni bir soluk kazandırıyor. Celie’nin bilinçlenmesinde, umudunu yeniden bulmasında en büyük destekçisi oluyor. .......... Bu, insanların tanrıyla kurduğu ilişkiyi sorgulatan bir kitap. Tanrıya koşulsuz bağlı Celie’nin ve misyoner kız kardeşin hikayelerini okurken, ‘vadedilen cennet’ in insanlara korkunç koşullara katlanma gücünü nasıl verdiğini sorgulatıyor. Ama sonra aynı yerden başkaldırmayı da nasıl engellediğini. Kitabın yarısı Celie’nin “Sevgili Tanrım..” diye başlayan mektupları biçiminde kaleme alınıyor. İkinci yarıda “Tanrı’ya yazmıyorum artık. Sana yazıyorum.” diyor Celie. Ve ekliyor: Ömrüm boyunca insanların yaptıklarım hakkında ne düşündüğünü önemsemedim. Ama kalbimin derinliklerinde Tanrı’yı hep önemsedim. Ne düşünür diye. Ama anladım ki düşünmüyor. Yukarıda oturmuş sağırlığıyla övünüyor olmalı.” Ki o, “Zavallı siyah kadınlara kulak ver­seydi, dünya böyle olmazdı.” .......... “Ben nasıl savaşılır bilmiyorum. tek bildiğim hayatta kalmak.” diyen bir kız çocuğundan savaşçı ve güçlü bir kadın yaratıyor yazar. Celie karakterinin kendi gücünü fark etmesinde, yüksek sesle konuşmaya başlamasında, meslek edinip zincirlerini kırmasında yine başka kadınların dayanışmasının gücünü gösteriyor. Pantolon dikip satmaya başlıyor Celie. Şimdilerde kulağa çok komik geliyor, ama kadınlar, “pantolon da giyerim, pantolon da dikerim” mücadelesi veriyor o yıllarda..Halkpantolonculuk Kolektif Şirketi. #Kolektif..Ve yıl 2022, modern dünyanın erkek tırnakları arasında daha modern ezilen, daha modern ölen biz kadınlara hatırlatıyor: Dayanışma yaşatır. Argo dil kullandığı için epeyce tepki almış bu kitap. Ama kitabı okurken bunun dışında kullanılacak bir dil asla gerçeğe uygun olmazdı diye düşünüyorsunuz. Alice Walker, “Bu kitaptaki herkese geldikleri için teşekkür ederim.” diyerek bitiriyor kitabı. Çünkü biliyor Walker, kendisi yaratmadı onları. Onlar bir yerlerde yaşadılar, hala yaşıyorlar. Walker’ın yaptığı sadece aracı olmak. Onlara ses, görüntü, renk kazandırmak. Renk: en çok MOR. Keyifli okumalar..
Renklerden Moru
Renklerden MoruAlice Walker · Doğan Yayınları · 2019692 okunma
··
2.476 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.