Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İmam Gazali Keşfü Ulûmi'l-Ahire kitabında şöyle zikretmiştir: (Ölüm) meleği, said -yani mü'min- ruhu alınca onu güzel yüzlü, güzel kokulu ve üzerlerinde güzel elbise bulunan iki meleğe teslim eder. Melekler de onu cennet ipeklilerinden bir ipekli örtünün içine sarıp kundaklarlar. O sırada ruh, dünyadaki kazandığı ilminden ve aklından hiçbir şey kaybetmeksizin bal arısı kadar büyüklükte bir insanın şahsı gibi (her uzvu tamam) bir şekilde bulunur. Melekler onu havada yükseltirler ve devamlı olarak da boş harabelere, çekirge gibi etrafa dağılmış olan ümmetlere uğrayıp geçerler. Nihayet dünya semasına gelerek emin (melek) kapıyı çalar. Kapının arkasından kendisine: - Sen kimsin? diye sorulur. Melek de: - Ben Salsail'im, bu zat da, en sevdiği ve en güzel isimleriyle (yadederek) falanca kimsedir, der. Bunun üzerine (dünya semasındaki) melekler: - O güzel adamdır, o muhafazakârdı ve onun akidesinde -imanın da- ki hükümlerden her birinde inancı kesindi, şek ve tereddüdü yoktu, derler. Sonra ikinci semaya varınca meleğe: -Kimsin sen? diye hitab olunur. Melek de birinci sema kapısında söylediği gibi cevap verir. Müteakiben ikinci sema melekleri: - Hoş geldi sefa geldi o zat (dünyada) bütün farzlarına riayet eder ve namazlarını muhafaza ve eda ediyordu, diye sena ederler. Sonra üçüncü semaya vararak melek kapıyı çalar. (Kapı arkasından): - Sen kimsin? denilir. Melek de birinci ve ikinci sema kapısında ki sözlerinin benzerleriyle cevap verir. Üçüncü sema ahalisi: - Filanca ne güzel kimsedir. O, malındaki Allah'ın hakkı olan zekâtının yerli yerinde verilmesine riayet eder ve Allah hakkından hiç bir şeyi malının içinde tutmazdı, derler. Sonra dördüncü semaya ulaşıp kapıyı çalar. Kendisine: - Sen kimsin? denir. Melek de üçüncü ve ondan önceki gök kapılarında verdiği cevabı verince: - Filanca kimse hoşgeldi. O zat orucu güzel tutar ve kadına yaklaşmaz, cinsi münasebet kirlerinden korunur ve haram yemekle iftar etmekten sakınırdı, denilir. Sonra beşinci semaya vararak melek kapıyı çalar. Kendisine: - Sen kimsin? diye sorulur. Melek de önceki sema kapılarıda dediği gibi der. Beşinci sema melekleri: - Falanca adam hoş geldi, safa geldi. (Çünkü) o, farz olan haccını riyasız, gösterişsiz olarak (sırf) Allah rızası için eda etmişti, denilir. Sonra altıncı semaya yükselerek melek kapıyı çalar. Kendisine: - Kimsin sen? denilir. O da önceki gök kapılarında denildiği gibi cevap verir. Bunun üzerine (Mü'minin ruhunu götüren) meleğe: - İyi adama, temiz ruha merhaba! Zira o annesine, babasına karşı çok iyilik ederdi, denilir. Sonra melek geçip nihayet yedinci semaya varır. Kendisine: - Sen kimsin? diye sorulur. O da (bütün) geçtiği (sema kapılarındaki) gibi cevap verir. (Yedinci gök halkı tarafından): - Falanca kimse merhaba! Çünkü o, seher vakitlerinde çok istiğfar getirir, (yani estağfirullah, der) gizli olarak sadaka verir ve öksüzlere kefil olurdu, denilir. Sonra melek (oradan da) geçer, tâ Allah'ın celâl perdelerinin önüne varır ve kapıyı çalar. Kapı arkasından: - Sen kimsin? diye sorulur. Melek de bundan önceki kapılarda verdiği cevaplar gibi cevap verir. Bunun üzerine: - İyi kul, temiz ruh hoş geldi safa geldi. (Zira) o, iyiliği emreder, kötülükten de nehyeder, fakirlere ikram ederdi, denilir. Daha sonra meleklerden birçok cemaatın yanından geçer ki, hepsi hayırla müjde verip kendisiyle musafaha ederler. Nihayet (böylece): Sidretü'l-Münteha denilen mevkiye varır ve kapıyı çalar. Önceki gibi, yine: - Sen kimsin? diye sorulur. Melek de bundan önceki söylediği gibi cevap verir. Müteakiben: - Ameli ihlâslı ve sırf Azamet ve Celal sahibi Allah için olan adam hoş geldi, safa geldi, denilir. Melek arkasından nurdan bir deniz içine, sonra bir karanlık denizin içine, sonra bir ateş denizinin içine, sonra bir su denizinin içine, sonra bir kar denizinin içine, sonra bir buz denizinin içine uğrayıp geçer ki, bu, denizlerden her birinin uzunluğu bin senelik (yol)dur. Sonra Rahman olan Allah'ın arşının etrafına çekilmiş olan perdeler aralanır da o (yani arş'ın etrafına çekilmiş) hicaplar-perdeler seksen bin perde olup her perdede seksen bin şerefe, her şerefe üzerinde de La ilahe illallah, Sübhanallahi ve bihamdihi diyerek Allah Teâlâ'yı tehlil ve tesbih eden seksen bin ay vardır. Bunlardan bir ay dünya semasında görünüiverse, akıllara dehşet verir. İşte orada bu perdelerin arkasından ve Mukaddes Hazretten: - Bu getirdiğiniz ruh kimdir? diye nida olunur. Melek tarafından: Filan oğlu filandır, denilir. Bunun üzerine Celâl ve Azamet sahibi olan Allah: - Onu yaklaştırınız, ne güzel kuldur o, buyurur. Ruh, ikramı bol olan Rabbinin huzur-u mânevisinde münâcâtda bulununca, Rabbi onu bütün amellerine karşılık sert ve inceden inceye muhasebeye çekerek azarlar. O zaman kul, muhakkak mahvolduğunu zanneder. Fakat Rabbi onu mağfiret buyurur...
Sayfa 68 - Bedir Yayınları
·
329 görüntüleme
Gussanâk okurunun profil resmi
Mansur bin Ammar ölümünden sonra rüyada görüldü ve kendisine: - Allah Teâlâ sana nasıl bir muamele yaptı? diye soruldu. Mansur: - Allah Teâlâ beni huzur-u mânevisinde durdurarak: - Huzuruma ne getirdin, ey Mansur? diye sordu. Ben: - (Senin rızan için okuduğum) üçyüz altmış Kur'an-ı Kerim hatm-i şerifi getirdim, dedim. Yüce Allah: - Ben onlardan hiçbirini kabul etmedim, buyurdu. Ben: - Otuz sekiz hac getirdim, dedim. Allah Teâlâ: - Ben onlardan hiçbir şeyi kabul etmedim. Ey Mansur! Huzuruma ne ile geldin? buyurdu. Bu sefer ben: - (Ya Rab!) Huzuruna ancak rahmetinle geldim, dedim. Bunun üzerine Hak Teâlâ: - Öyle ise git, şimdi seni mağfiret ettim, buyurdu.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.