Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Balkan Harbi öncesi senelerde subaylar topluluğunun kendilerini kaptırdıkları politika uçurumu ordunun itaat ve disiplinini bozmuştu. Disiplinsiz bir ordudan ciddi bir talim ve terbiye, harp etme kudreti de beklenemezdi. Meşrutiyetin ilanından ve askeri ihtilalin üzerinden geçen dört sene zarfında bir demir pençe çıkıp da orduyu düştüğü bu çukurdan çıkaramamıştı. Aksine siyasi partiler ordunun yakasını bir türlü bırakmıyorlardı. Halbuki ordunun harp değerini temin için her şeyden evvel subay topluluğunu vazifeye bağlamak lazımdı. Subayların seçilmesi, yükseltilmesi, orduda kalmaları için sağlıklı ve ihtiyaca uygunlukları saptayacak usullerimiz de yoktu. Avrupa ordularının acı deneyleri neticesinde terke mecbur oldukları köhne terfi usullerinden biz bir türlü ayrılamadık. Takdirsizliğimizin daima cezasını çektik. Harp ilanından biraz evvel Preveze Jandarma Taburu'ndan terfi ederek İşkodra Nizamiye Tümeni'ne gelen bir binbaşı, harp ilanı günü İşkodra Kolordosu Komutanı'na müracaatla "emir ve komuta verilen bu güzel taburu ben sevk ve idare edecek iktidarda değilim, şimdiye kadar böyle bir kıtanın muharebede nasıl kullanılacağını bana kimse göstermedi, ben de bir yerde görmedim, ancak kıdemim geldi, binbaşı yaptılar, bu tabura komutan olarak gönderdiler. Düşman karşısında emredeceğiniz başka her hizmeti ifaya hazırım. Yalnız bu muntazam taburun körüröküne kanına girmeme müsaade etmeyiniz" demişti.
Sayfa 38 - Mas Matbaacılık, 1. Baskı: 3 Mart 1987 | Hazırlayan: GENELKURMAY ATASE
·
404 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.