Hüsn ü Aşk
Galib, hiç yazılmamış bir eser meydana getirmek gayretini güttüğü için âzâmî olarak, faydalandığı eserleri taklitten çekinmiştir. .“Hüsn ü Aşk” ta, biraz İbn-i Sînâ’nın (427 H. 1035 1036) “Risâlet’üt-Tayr” ının, daha fazla da Şihâbeddîn-i Sühreverdî-i Maktül’ün (587 H. 1191) “Münis’ül Uşşak” ının tesîri var.
“Münis’ül-Uşşaak’ ın hulâsası şudur :
İlk yaratılan, akıldır. Akl’ın, Tanrı’yı, kendini ve kendinden sonra yaratılanları bilmesinden Hüsün, Aşk ve Hüzün meydana geliyor; bunların üçü de bir asıldan zuhür etmiştir. İnsan birbirine aykırı dört unsurdan, ateş, su, toprak ve yelden yaratılınca, padişah olan Hüsün, onu görmeye, Aşk da Hüzün’le beraber Hüsn’ü bulmaya gidiyor. Meleküt halkı, Hüsn’ün emrine uyup Aşk’a tâbi’ oluyor.. Yusuf Peygamber yaratılınca Aşk, ona ulaşıyor ve Hüsn’e âşık oluyor; fakat yüz bulamayınca ümitsizliğe düşüyor, çöllere koşuyor. Hüzün de Ken’an ülkesine gidip Ya’kub’a eş-dost oluyor. Aşk, Mısır’a gidip Zelîhâ’nın odasında görünüyor. Zelîhâ, Aşk’a kim olduğunu soruyor. Aşk, bana Arap ülkesinde Aşk, Acem diyârında Mihr derler; her gün bır yerdeyim; biz üç kardeşiz. Bu köşkün üstünde Can derler, bir şehir var; o şehrin burcu, kalesi yücelikten, hendeği ululuktan yapılmıştır. O şehirde Tanrı kitabını okuyan, pek güzel söz söyler, fakat , pek yaşlı, fakat yıl görmemi pek ihtiyar fakat henüz yorgunluk takatsızlık nedır bılmez Hıred (akıl) adında bir pîr var; o şehre Aşk kemendiyle, şevk bineğiyle ulaşılır; elde de bilgi kılıcının olması gerek; bu şehir, dokuz köşkün (göklerin) ustündedir; Hüsn’e ancak Aşk’la ulaşılır diyor.
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.