"Al paçalıklı sırtı küfeli,
Başı çifte çifte sarıyazmalı
Siler gibi alın terini çevrene
Bu kara yazıyı alnından silip
Kendi özyazını, kendin yazmalı!"
Rıfat Ilgaz
Rıfat Ilgaz, Karadeniz'in emekçi kadınlarının simgesi olan "sarı yazma" adını verdiği bu otobiyografik romanda çocukluğunu, öğrencilik yıllarını, öğretmen olduktan sonra geçen zorlu günleri, ailesini, cezaevi ve sanatoryum arasında geçen zorlu hayatına rağmen devam ettirdiği yazarlık serüvenini anlatıyor.
1911 yılında dünyaya gelen yazar Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı olmak üzere üç büyük savaş görür. Cumhuriyetin ilk yıllarının tüm yoksulluk ve yoksunluğuna rağmen, eğitim ordusunun bir neferi olarak farklı illerde, farklı okullarda öğretmenlik yapar. Öğrencilik yıllarında yakasına yapışan ve bir türlü iflah olmayan, kronikleşen akciğer hastalığı nedeniyle ömrünün büyük kısmını sanatoryumlarda ya da muhalif kimliği sebebiyle cezaevlerinde geçirir. Yazıları, şiirleri yasaklanır, kitapları toplatılır. Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte çıkardıkları Marko Paşa'da yer alan muhalif yazıları nedeniyle defalarca hakkında dava açılır. Devlet için mimlenmiş bir sakıncalıdır o.
En bilinen eserlerinden olan Hababam Sınıfı'nı bir eğitimci olarak kaleme aldığında amacı eğitim sisteminde gördüğü aksaklık ve yanlışları ortaya koymaktır aslında . Ancak Hababam Sınıfı'nın filme çekilmesi sırasında romanda olmayan bazı tiplemelerin ve olayların filme ilave edilmesini esere ve kendisine yapılmış bir saygısızlık olarak gören, hasılat rekorları kıran filmi çeken şirketi protesto amacı ile mahkemeye veren bir muhaliftir.
Bu hayatta büyük bedeller ödemiş bir isimdir Rıfat Ilgaz. Tabii onunla birlikte ailesi de büyük bedeller ödemiş. Hem hastalığı hem de sık sık cezaevine girişleri nedeniyle çocuklarının çok yanında olamamış bir baba, eşine gereken desteği verememiş bir eştir ne yazık ki büyük usta.
Sarı Yazma'da yaşadıklarının bir dönemini anlatan yazar, o esnada Türkiye’de yaşanan politik olayları, edebiyat dünyasını ve 40 kuşağı aydınlarının yaşadıklarını ve mücadelelerini de anlatır okuyucuya.
"Bu ülkede muhalif olmak zor, hep zormuş arkadaş" dedim kendi kendime kitabı bitirdiğimde. Yine de güzel günlerin umuduyla mücadele etmek de bir o kadar güzel bence.
Keyifle okunsun...