Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kâsemden şarap kadar yaşam dökülür akıl edip dinleyene. Ait değil uçuşanlar kafasını gömene. İşte bahar: Kargalar, serçeler, ışıldayan yıldızlar. Siyah atlar, nal sesleri, çığlıklar! Toz, toprak, ter içinde afyon çizen kadınlar. Bir çay! İçinde ufak taşlar, üstünden aşan çocuklar. Çıkılacak ağaçlar, söylenecek türküler, dinlenecek masallar. Bir dost yârenliğinde, bir veli huzurunda,bir kâtip kaleminde geçip giden on yıllar. Kâbuslar, tatlı rüyalar, umutlar. Ses ve sessizlik içinde beyaz duvarlar. Kırık bir kalem, bozuk mısralar, uydurulmuş yaşamlar... Sonra bir gün her şey durdu. Çıt çıkmıyordu. Sorularım vardı ama yanıtsızdım sessizlikte. Gözlerim miydi gören, parmaklarım mıydı yazan? Peki kimdi konuşan, neydi söyleten? "Ben neyim, ben?" Yağmıştı gökyüzü yüzüme; "Bir ‘Şey' sonsuzsa o ‘Şey' dışında bir ‘Şey' olma ihtimalin yok. Ben senim, ben!" En ilkel inançlarla en basit arzular, insan zihninin varabileceği en aşkın, en ileri sezgileri ve en yüce kavramları içinde barındırır. Kornelyus'un Ezgisi'nin yüz yetmiş yıla yayılan, yedi ayrı ülkede geçen ve on iki ana hikâyeden oluşan örgüsünde bu zıtlık fazlasıyla kullanılıyor.
·
265 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.