Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Direnmek, yaşama mahsustur. Ne kadar çok karşıt kuvvet, yaşamı çıplak bırakmaya çalışırsa çalışsın, iktidarlar yaşamı ne kadar şiddetle teslim almaya kalkarsa kalksın, yaşam direnme gücünü asla yitirmez. Bu yüzden, iktidarın olduğu her yerde direniş vardır demek bile yetmez. Çünkü direnişte kendini olumlayan, daima bir yaşamdır. Direniş, yaşamın öz savunmasıdır. Yaşama duyulan bu inanç, direnişin iktidar karşısındaki özerkliğinin de gerçek temelini oluşturur. Direniş, hiçbir zaman iktidar altında tamamen kapsanamıyorsa, direniş iktidara değil iktidar direnişe bir tepki ise eğer, bunun nedeni bizzat yaşamdır. Yaşam, iktidardan hep taşar. Tam da bu yüzden direniş dediğimiz, yalnızca iktidara bir tepki, sadece onun bir olumsuzlaması değildir; bunun öncesinde ve ötesinde, kendini olumlayarak iktidardan taşan bir yaşamdır direniş. Çünkü iktidar yaşamı hedef aldığında dahi, direniş sanki iktidarı takip ediyormuş gibi göründüğünde dahi, bu direnişte dirildiğini gördüğümüz şey, aslında kuvveti katlanarak artmış olan bir yaşamdır. Başka bir deyişle, direniş, varlığını sürdürmek, kendini olumlamak için şimdi daha da büyük bir gücü harekete geçiren bir yaşamdır. Öyleyse, ne kadar paradoksal görünürse görünsün, yaşamın kendini olumlama kuvveti olan direniş daima önce gelir ve özerktir; iktidar ise daima ikincil ve tepkisel. Yaşam, direnişinde bağımsızlaşır ve özgürleşir, iktidar ise egemenliğinde bağımlı ve tabi kalır. İktidarın bu paradoksu, yani yönetenlerin ne olursa olsun yönetilenlere daima tabi kalacağı gerçeği, yaşamın direnişinin indirgenemezliğinden kaynaklanır
·
101 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.