“Ben çocukken masumdum ve masumiyetin ne olduğunu bilmiyordum; dolayısıyla mutluydum ve mutluluğun ne olduğunu bilmiyordum.”
En başta bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim hatta yazarın üslubunu sakil bulmuştum ama kitabı bitirdiğimde kendimi kitabın üzerine yazılmış makaleleri okurken buldum.
Özgür irade aklımı soyut şeylere yormaya başladığımdan beri düzenli olarak üzerine düşündüğüm bir kavram. Üzerinde sorumluluğun, iyi-kötü ayrımının ve suçluluğun dallandığı ağacın ta kendisi.
Bu kitapta da işkence için kendisiyle yalnız başına bırakılmış ünlü bir ressam, kendini suçlarından aklayabilmek adına özgürlüğünü yitirdiği o biricik anı arıyor. Bunu yaparken de akılcılık-spiritüelizm, masumiyet-görmüş geçirmişlik gibi ikiliklerin (?) üzerine eğildiği otobiyografik bir yolculuğa çıkıyor. Okuyucuyu da kendi hayatını bu açıdan sorgulamaya davet ediyor.
Bu yolculuğu ileride bir kez daha okumak istiyorum.
NOT: Bir puanı da çeviriden kırdım. Yazarın üslubuna ilk başta ayar olmamın sebebi de bu olabilir açıkçası. Koskoca İş Bankası Yayınları da “önünde sonunda”yı “eninde sonunda” diye yazmasın.