Eskiden mi güzeldik, eskiler mi güzeldi, diye beyin yakan soruyu zihnimizin bir köşesinde tutarak devam edelim. Ahşap konakların cumbalı odalarında evin her karesine sinen bir ruh vardı.
O ruh, aynı zamanda eşyaya ve hayatın bizatihi kendisine de sirayet ederdi.
Şüphesiz bunun en güzide unsuru da duvarlarda kanlı canlı asılı duran levhalardı.
Anakronik hataya düşüp bugünden bakarsanız eğer; bunların mimari birtakam dekoratif çalışmalar olduğunu veya basit birer süs eşyası olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat öyle değil.
Hiç değil.
Her tabloda uhrevi bir ağırlık; asaletten süzülen bir incelik vardır.
Derin manalar taşıyan tablolar, ev sakinlerine verdiği mesajla, onların hayat yolundaki rehberidir adeta.