Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Molotov-Ribbentrop Paktı İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasından önce, Sovyetler Birliği'nde iki dış politika görüşü hâkimdi. Bunlardan birisi Georgi Mihov Dimitrov tarafından savunulan “demokratik ülkeler üzerine yoğun Sovyet baskısı" yapılması gerektiği yönündeki görüş, diğeri ise Batı ile makul düzeyde ilişki öngören “Litvinov politikası” idi. Bu iki görüş de yaklaşan İkinci Dünya Savaşı tehdidi nedeniyle rafa kaldırıldı. Stalin, Bolşevik partisinin dış politika yaklaşımlarını bir kenara bırakarak toprak bütünlüğünü korumak amacıyla -Almanya dâhil- Batı'da ittifak arayışına girişti. Stalin, Almanların Sovyetler Birliği toprakları üzerindeki emellerinin farkındadır. Çünkü Stalin'e Almanların amaçları hakkında bazı resmî belgeler ve raporların sunulduğu bilinmektedir. Dahası, Alman haberleşmesine sızmayı başaran İngiliz istihbaratı, Barbarossa Harekâtı başlayana dek Sovyetler Birliği'ni Almanya hakkında defalarca uyarmıştır. Moskova'daki İngiliz Büyükelçisi William Seeds, 19 20 Şubat 1939'da Londra'ya yazdığı raporda Stalin'in bu dönemde idealleri ve ahlakî ilkeleri bir tarafa bırakarak “fırsatçılık ve realizm”e dayalı bir dış politika izlediğini belirtmekteydi. Nitekim Sovyetler Birliği bundan birkaç ay sonra, 24 Temmuz 1939'da İngiltere, Fransa, Polonya ve Romanya ile kısmî bir “işbirliği anlaşması” imzalamıştı. Ancak talep ettiği şekilde Polonya ve Romanya üzerinden serbest geçiş hakkını elde edemeyen Sovyet Hükûmeti, anlaşmadan tatmin olmamıştı. Dönemin Türkiye Berlin Büyükelçisi Hüsrev Gerede, 1939 güzünden sonra Sovyetler Birliği ile Almanya arasında bir yakınlaşma arzusunun bulunduğunu gözlemlemişti. Nitekim kısa süre içinde Sovyetler Birliği ile Almanya heyetleri arasında müzakereler başlayacak, ancak karşılıklı güvensizlik nedeniyle görüşmeler yavaş ilerleyecekti. Almanya Dışişleri Bakanı Ulrich Friedrich Wilhelm Joachim von Ribbentrop (1938-1945 yılları arası görev yapmıştır) Moskova'daki Alman Büyükelçisi'ne 14 Ağustos 1939'da bir telgraf çekmiştir. Telgraf, Rusya hakkında olumlu bir tondadır. Bu telgrafta, karşılıklı rekabetin sadece ülkelerin farklı ideolojilerinden kaynaklandığı vurgulanmıştır. Ayrıca, son gelişmelerin “farklı dünya görüşlerinin iki ülke arasında makul ilişkilerin sürdürülebilmesine ve dostça işbirliğinin yeniden kurulmasına engel olmadığını gösterdiği” belirtilmektedir. Almanya ile Sovyetler Birliği arasında bir saldırmazlık paktının imzalanması ile nihayetlenecek olan görüşmeler esnasında birçok konu gündeme gelecektir. Öncelikle Sovyet tarafı, Almanya ve Japonya arasındaki yakınlaşmanın “Sovyetler Birliği'ne karşı olmadığı” konusunda ikna edilmiştir. İkinci olarak, İtalya'nın Arnavutluk'un ötesini kapsayan toprak talepleri Sovyetler Birliği'ne aktarılmıştır. Ayrıca taraflar, İngiltere ve Fransa hakkında da konuşmuşlardır. Stalin, İngiltere'nin dünya hâkimiyetinin son bulması gerektiğini, İngiliz askerî gücünün artık zayıfladığını ifade etmiştir. Hitler ise Fransa hakkında, bu ülkenin yıllık askere alım sayısının Almanya'nın çok gerisinde olduğu tespitinde bulunacaktır. Bu nedenle Hitler, Fransa'nın "Almanya ile bir savaşa girmeye kalkışması halinde mutlaka işgal edilmesi gerektiğini” söylemiştir. Gündemdeki diğer önemli madde ise Türkiye'dir. Bu konu ilerleyen paragraflarda incelenecektir. Nihayet, 23 Ağustos 1939'da daha sonra iki ülkenin dışişleri bakanlarının adlarıyla “Molotov-Ribbentrop Pakti" olarak anılacak Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı akdedilir. Gerede'nin tespitine göre, Paktın imzalanması Avrupa'da barış umutlarını suya düşürmüştür. Zira bir numaralı düşmanı Bolşeviklerle anlaşınca, Hitler'in niyeti artık açıkça belli olmuştur. Bu niyet, savaşa başlamadan önce Almanya'nın Doğu Cephesi'ni sağlama almaktır. Naziler ile Bolşeviklerin uzlaşması tüm dünyayı hayrete düşürecektir. Üstelik bu Pakt ile Alman ve Sovyet hükûmetleri Doğu Avrupa'yı gizli bir şekilde aralarında paylaşmışlardı. Buna göre, Baltık Denizi'nden Karadeniz'e kadar olan bölge, Besarabya dâhil, Sovyetler'e veriliyordu. Almanya meseleye daha çok iktisadî açıdan bakıyordu. Kendi etki alanını İstanbul ve Boğazlar dâhil, Güneydoğu Avrupa'dan geçecek şekilde belirlemişti. Şüphesiz Almanya ve Sovyetler, birbirlerinin hamlelerinden kuşku duyuyorlardı. Paktı imzalayarak biraz olsun bu kuşkularını yatıştırmaya çalışmışlardı. Stalin tarafından bakıldığında, olası Alman saldırısına karşı zaman kazanmaya çalıştığı söylenebilir. Hitler ise birden fazla cephede savaşmamak için Sovyetler Birliği'ne saldırana kadar arkasını sağlama almıştır. Dolayısıyla bu Paktın imzalanması iki taraf açısından da bir anlamda zorunluluk olarak görülmelidir. O zamanlarda bile, iki ülke arasındaki bu anlaşmanın Doğu Avrupa'da uzun sürecek bir barışı sağlamayacağı aşikârdır. Gerede'nin ifadelerine göre, Hitler'in Polonya'da süratle zafere ulaşması Stalin'i olası bir Alman saldırısı konusunda iyiden iyiye endişelendirmişti. Bu nedenle Stalin, Eylül 1939'da Pakt ile öngörüldüğü şekilde, Polonya'nın paylaşılması hususunda müzakerelere başlanması emrini verecektir. Molotov, Moskova'daki Alman Büyükelçisi Graf von Schulenburg ile temasa geçecek ve görüşmeler başlayacaktır.Eylül ayı sonlarına gelindiğinde ise Alman ve Sovyet kuvvetleri tarafından Polonya, doğudan ve batıdan işgal edilmiş olacaktır. Bundan sonra, Alman ve Sovyet güçleri hem Polonya'nın işgaline karşı muhtemel bir direnişi bertaraf etmek, hem de askerlerinin ilerleyeceği son noktaları belirlemek üzere 21 Eylül 1939'da gizli bir protokol daha imzalayacaktır. Ardından iki ülke arasında imzalanan başka bir anlaşma ve ekindeki protokoller ile Molotov-Ribbentrop Paktında bazı değişiklikler yapılarak Litvanya, Sovyetler Birliği'ne bırakılacaktır. Almanya, 1940 yazında halihazırda Doğu sınırlarında bulunan askerî yığınağını "savunma” bahanesiyle kuvvetlendirmeye başlayacaktı. Eylül 1940'a gelindiğinde ise, sınırdaki bu yığınak savunma amacını çoktan aşmış olacaktı. Sovyetler Birliği ve Almanya arasında 10 Ocak 1941'de bir anlaşma daha imzalandı. Ancak Hitler, Sovyetlerin hızla Baltık ve Romanya üzerine yürümesinden endişeleniyordu. Bundan yaklaşık beş ay sonra ise Hitler, Sovyetler Birliği üzerine ilk saldırı emrini verecekti.
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.