Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Languedoc'lu Bir Hokkabaz: Baron de la Fage Languedoc'un önemli ailelerinin birinden gelen ve kendisini Baron de la Fage diye tanıtan bir dolandırıcının Osmanlı adına istihbarat yapmak için gittiği İtalya’daki maceraları dikkate değerdir. Aynı zamanda İngiltere Kraliçesi Elizabeth'e de casusluk yapan bu dalavereci mühtedi, tekrar Hıristiyanlığa dönmek bahanesiyle İtalya'ya gitmiş ve burada Osmanlılar adına bilgi toplamaktan çok daha fazlasını yapmıştır. Floransa'da Toskana grandükünün yanı sıra Fransa elçisi ile yakın ilişkiler kurmuş ve bunlardan iltifat (favore) görmüştür. Ne yazık ki, bu ilgiyi neye borçlu olduğu konusunda tahmin yapmaktan öteye gidemiyoruz. Floransa'dan sonra Romaya geçen Baron, Hıristiyanlığın başkentinde Papa IX. Innocentius ve kardinaller ile görüşmeyi başarmıştır. Bunlara üst düzey birçok Osmanlı mühtedisinin tekrar Hak Din'e dönmeye can ettiğini söyleyecektir. Mesela Eğriboz sancakbeyi taraf değiştirmeye ve sancağının kalesini Habsburglara teslim etmeye ikna edilebilir. Aynı şekilde, Hıristiyan doğumlu birçok mühtedi reisin komuta ettiği sayısız Osmanlı kadırgası da ele geçirilebilir. Tabi kesenin ağzını açmak koşuluyla... Baron, Papa ve kardinallerini, örneklerine arşiv belgelerinde kolayca rastlayabileceğimiz bu uçuk kaçık projelere inandırmış görünmektedir. Başarısından küstahça bir mutluluk duymaktadır; İstanbul'a döndüğünde Papa'nın emriyle Kardinal Lucio Sanseverino’nun bizzat imzalayarak kendisine verdiği berat (patente) ve salukonduğu göstererek Katolik dünyasının en üst mercileriyle açıktan açığa dalga geçmekten geri durmayacaktır. Bu noktada, bu tip örtülü operasyonlarla Papa'nın huzuruna çıkan tek Osmanlı casusunun De la Fage olmayabileceğini belirtelim. Raporlarına tam anlamıyla güvenemesek de, Luis de Portillo da 1573 yılında dönemin Papası XIII. Gregorius ve iki kardinalle buluşan bir Rum Osmanlı ajanından bahsetmektedir. Bu mühtedi ajan Portillo’ya Napoli'ye geçip 16 kere Don Juan'la görüştüğü gibi abartılı iddialarda da bulunmuştur. Roma'da işini bitiren Baron de la Fage’ın bir sonraki durağı Venedik olacaktır. Burada da rahat durmayacak, Habsburg elçisinden para isteyecektir. Ancak genelde casuslara sempatiyle bakan Francisco de Vera, De la Fage’ın ne menem bir insan olduğunu hemen anlamış ve onu başından savmıştır. Oyunlarına devam eden Languedoclu ajan, biri İspanyol, biri yüksek aristokrasiden bir Fransız, ikisi de İtalyan olmak üzere, dört Hıristiyan gencine Osmanlı topraklarını gezdirmeyi vâdetmiş ve onları kendisiyle Doğu Akdeniz'e dönmeye ikna etmiştir. Bu noktada tehlikeyi sezen kurt diplomat De Vera araya girecek ve bu dolandırıcının amacının ya kendilerini köle olarak satmak ya da Müslüman olmaya zorlamak olduğunu söyleyerek, gençleri bu seyahatten vazgeçirecektir. İspanyol elçinin bu olayı Madrid'e dönüp sarayın ve Habsburg istihbaratının kilit isimlerinden biri olduğu 1602 yılında, yani tam on yıl sonra, hâlâ hatırlıyor olması ilginç kişiliklerin on altıncı yüzyılda da kolay unutulmadığının en güzel kanıtıdır. De la Fage dönüşünde de bir takım numaralar çevirmekten ve Adriyatik kıyılarındaki Kotor’a gitmek için bindiği geminin kaptanını dolandırmaktan geri kalmaz. Dalmaçyaya at almak için gittiğini söyleyerek, kaptanı kendisine 450 ekü ve belgelerde belirtilmeyen miktarda mal vermeye ikna etmiştir. Saf kaptanın parasını geri alamadığını ve mahvolduğunu söylememize gerek yok. Baronun ekonomik olarak zarar verdiği bir başka kişi de mal varlığına el koydurttuğu, 1590'lar İstanbul'unun en aktif casuslarından biri olan Venedikli tüccar Marc Antonio Stangadır. Stanga servetine kavuşabilmek için 200 duka rüşveti gözden çıkarmak zorunda kalacaktır. Seyahatleri boyunca her yeri gözlemleyen Baron de la Fage'ın istihbari faaliyetleri de meyve vermişe benzemektedir. Döner dönmez birçok casus ve muhbiri ele verir. İstanbul'da büyük bir nüfuza erişmesine ve Osmanlılar için istihbarat ve diplomasi alanında faaliyet göstermesine rağmen, Habsburglarla gizli ilişkiler içine girmekten çekinmeyen Marrano casus hamisi David Passi (bkz. Dördüncü Bölüm) ve sağ kolu Guillermo de Saboya, Habsburgların İstanbul'daki istihbarat ağının önde gelen isimlerinden Mayorkalı Juan Sequi ve mühtedi bir muhbir olan Ramazan Reis, hep De la Fage'ın suçlamalarıyla hapse düşecektir. Ramazan ve de Saboya işkence görmelerine rağmen bütün suçlamaları reddetmişlerdir. Saboya kısa bir süre sonra mahpus damlarında ölecek, ancak ironik bir şekilde, De la Fage’ın kaderi de pek farklı olmayacaktır. İstanbul'daki istihbarat dünyasının bu renkli karakteri ne yazık ki 1592 sonbaharında vebaya kurban gidecek ve Saboya'dan bir buçuk ay sonra, yaklaşan kışı sıcak geçirmek üzere öteki dünyayı boylayacaktır.
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.