Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İspat Hakkı ve Gazetecilerin Kovulması Hürriyet Partisi Meclise, ‘İspat Hakkı’ konusunda bir kanun teklifi vermiştir. O günlerde muhalefet İspat Hakkı üzerinde özenle durarak, basına bu hakkın verilmesini istemektedir. Buna karşın iktidar da, İspat Hakkı’nı ‘İsmail Hakkı’ diye adlandırıp, Hürriyet Partisi’nin istemi ile alay etmektedir. Dönemin gazetecisi Kemal Bağlum olayı şöyle anlatmaktadır: “Basın, iktidar mensupları hakkında yapılan suiistimallerle ilgili bir haber veya makale yazdığı takdirde, olay doğru mu yanlış mı dikkate alınmadan yazan kişi doğrudan hakim huzuruna çıkartılarak, hakaret ettiği gerekçesiyle cezaevini boyluyordu. Hürriyet Partisi böyle bir durumda olayın tek taraflı olarak ele alınması yerine, iddia edenin iddiasını ispatlaması koşulunun ceza kanununda yer almasını istiyordu” (Bağlum, 1991: 100-101). Tasarı 9 Mart 1954 günü kanunlaşarak bir hafta sonra yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun özelliği, ceza kanununda takibi şikâyete bağlı suçlar olarak belirtilen fiillerin, bu kanunla savcıların yetkisine bırakılmış olmasıdır. Basın ürünlerinde bu maddelere göre suç sayılabilecek bir yazı yayınlandığı takdirde savcılar doğrudan doğruya kovuşturma açabilme yetkisine sahip olmuşlardır. Ancak yukarıda sözü edilen maddelere bakıldığında bu maddelerin basının özgürlüğünü kısıtlamaktan öte kişisel hak ve özgürlükleri korumaya yönelik olduğu da görülmektedir. Nitekim Ulus gazetesinde Başbakan Menderes ile ilgili yazı ve karikatürler bunun göstergesi olmuştur. Metin Toker, Başbakan Menderes’e yönelik Ulus gazetesinde yayınlanan karikatürlerle ilgili olarak şöyle demektedir: “CHP’nin eli, hele Ulus’un ve onu yöneten Nihat Erim’in eli boş mu duruyordu? Gazetenin son sayfasında üstat karikatürist Hatip Tahir Burak’ın çizgilerinde Adnan Menderes hep kadın kılığındaydı. Mayolu veya dansöz elbisesiyleydi” (Toker, 1991: 117). Bu dönem bakanlık yapan Mükerrem Sarol da basının DP’ye karşı muhalefetinde başvurduğu yöntemlere ilişkin önemli ipuçları vermektedir. “Basın ve muhalefet yıpratma çabalarıyla var güçleriyle Demokrat Parti’ye saldırıyorlardı. Çeşitli iftiralarla partiyi zayıflatmaya çalışıyorlardı. 1956 yılında iktidarın durumu daha da zorlaşmaktadır. Zira Hürriyet Partisi’nin kurulması, hükümetin düşürülmesi, ABD ve Avrupa ile ilişkilerdeki sıkıntılar, iç piyasadaki yokluklar ve ekonomik problemler yanında, muhalefetin olanca gücüyle Demokrat Parti’ye yüklenmesi, basının tutumu, miting gibi olaylar Menderes’i iyice rahatsız etmektedir. Gazeteler iktidara karşı yalan, iftira dolu makaleler yayınlamaya devam ediyorlar, insanların şereflerine, haysiyetlerine acımasızca saldırıyorlar, onları yıpratabilecek yayınları fasılasız yapıyorlardı. Adnan Menderes, cebinden bir broşür çıkarıyor, arkadaşlarına gösteriyor: “…Hasan Polatkan önceden 35 lira maaşlı bir memurken bugün yalnız Ankara’da 4 apartmanı var.” “6-7 Eylül olaylarından dolayı Kıbrıs’ı kaybediyoruz.” Korkunç iftiralar, isnatlar, Menderes’e savrulan bir çeşit küfür, itham ve iftiralar var. Menderes başını broşürden kaldırarak üzüntüyle bakıyor: “Her gün bu hayasız broşürlerden yüzlerce, binlerce çeşit çeşit basılıyor, ülkenin dört bir yanına dağıtılıyor. Ne yapalım, nasıl başa çıkalım, bunların hangisine cevap verelim, nasıl tekzip edelim” diye soruyor ve: “Arkadaşlar bunların peşinden koşmaya ömür yetmez” diyordu. Adalet Bakanı Hukukçu Prof. H. Avni Göktürk yeni bir Basın Kanunu hazırlatmıştı. Kanunda gazete ve gazetecilere, haberlere yorumları sınırlayan, tekzip haklarını genişleten yeni maddeler ilave edilmişti (Sarol, 1983: 671). Tasarı TBMM’de 6 Haziran 1956’da oylanarak, 274 oyla kabul edilmiştir. Basının DP’ye karşı muhalefetinin bir başka nedeninin de kağıt sıkıntısı olduğu gözükmektedir. CHP döneminde olduğu gibi DP döneminde de Serdengeçti dergisi kapatılmış, Osman Yüksel ise hapis yatmıştır. Bunun en önemli örneklerinden bir kaçı; Malatya hadisesi nedeniyle Osman Yüksel’in tutuklanmasıdır. Bu yüzden Serdengeçti dergisi 4 yıl gibi bir süre çıkmamıştır. Yine DP döneminde Serdengeçti’nin bir başka sayısında ise Osman Yüksel, Demokrat Parti Çorum İl Kongresi’nde alınan kararları neşretmiştir. Mason localarının çalıştırılması, kadınların devlet dairelerinde çalıştırılmasının yasaklanması gibi hükümlerin yer aldığı kararları hiçbir şekilde değiştirmeden yayınlayan Osman Yüksel hakkında 163. Maddeyi ihlalden dava açılmıştır. 2 sene 7 ay ağır hapis, 4 sene Tokat Erbaa’da sürgün cezasına çarptırılan Osman Yüksel, kararı temyiz ettirmiştir. 2.2.6 1957 Seçimleri Sonrası Basın-İktidar İlişkileri Olaylı 1957 seçimlerinden sonra Demokrat Parti hükümeti, basın ve muhalefetin artan baskılarına karşı hükümet önlem almak durumunda kalmıştır. Basının ve muhalefetin yıkıcı faaliyetlerini incelemek için bir komisyon kurulmuştur. Sonradan ‘Şiddet Tedbirleri Komisyonu’ denen bu komisyon, uygulanacak baskı tedbirlerini almak, bu konuda yasa tekliflerini hazırlamakla yükümlüdür (Çavdar, 2004: 70-71). Hükümete yönelik eleştirilerin giderek artması karşısında komisyonun yetkileri artırılmıştır, buna göre komisyon: Savcıların, sivil ve askeri yargıçların bütün yetkilerine sahip olacaktı; Gazeteleri toplatabilecek, basımevleri ile kapatabilecekti; Her türlü evrak ve belgeye el koyabilecekti; Komisyon kararlarına karşı gelenler bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılacaklar, bu kararların icra ve infazında ihmali görülenler altı aydan üç yıla kadar hapsedileceklerdi. Komisyon kararlarına kimse itiraz edemeyecekti (Çavdar, 2004: 76).
63 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.