Gönderi

Asıl adı Osman Zeki, soyadı Yüksel’dir. Yayımladığı meşhur Serdengeçti dergisinden ve bu dergide “Serdengeçti” imzasıyla kaleme aldığı yazılarından dolayı Serdengeçti olarak tanınmıştır. Osman Yüksel, Antalya’nın Akseki ilçesinde Hacı İlyas Mahallesi Medrese Caddesi’nde 26 Temmuz 1917 tarihinde dünyaya gelmiştir. Akseki denince akla: yalçın kayalar, taşlık araziler, birbirine sımsıkı bağlı, nüktedan ve hoşsohbet insanlar gelir. Ev yapabilmek için, taşı kırıp bir yer açmalısınız ki, iki taşın arasına iki göz ev yapabilesiniz. Serdengeçti, işte böyle bir yörenin yetiştirdiği müstesna bir kişidir (Türk Edebiyatı: S.133, s.15). 1.1.Osman Yüksel’in Ailesi Babası Hoca Ahmet Salim Efendi, annesi ise Emine Hanım’dır. Aynı zamanda müftülük sıfatını da üzerinde taşıyan Hoca Ahmet Salim Efendi’nin Esat ve Hasan Selami ismini koyduğu iki oğlunun ardından Osman Yüksel dünyaya gelmiştir. Anne ve babasının Akseki’de yetişen nüktedan insanlar olduğu bilinmektedir. Bu durum Osman Yüksel’deki esripi ve nüktedanlığın ırsi olduğunu göstermektedir. Eski ve büyük bir geçmişe sahip olan Osman Yüksel’in ailesindeki fertler, ekseriyetle yüksek tahsil yapmış kişilerdir. Aralarında bir zamanların Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, eski müftülerden Hacı Salih Efendi’nin de bulunduğu Akseki’nin âlimler yetiştirmiş köklü sülalelerindendir. Osman Yüksel’in babası Hoca Ahmet Salim Efendi, oldukça kültürlü, devrin gerçeklerine vakıf, durmaksızın okuyan, iyi derecede İslami eğitim almış bir insandır. Bununla birlikte Kurtuluş Savaşı’nda Akseki’de vatanperver halk hemen Akseki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurduğunda cemiyetin kurucuları arasında Hoca Ahmet Salim Efendi de yer almıştır. Genç yaştan itibaren isminin önüne müftü sıfatını ekletmeyi başaran Hoca Ahmet Salim Efendi, yaşadığı çevresinden farklı olarak geniş bir ufka sahiptir. Zaten bu ileri görüşlülüğü, çocuklarının öğrenimleri konusunda verdiği mücadele ile de kendini gösterecektir. Osman Yüksel’in annesi Emine Hanım, 28 Mart 1928 tarihinde veremden vefat etti. Osman Yüksel 11 yaşında iken annesinin ölümü üzerine çok ağlamıştır. Annesinin vefatından 45 yıl sonra günlüğünde yazdığı yazı, annesine olan bağlılığını göstermektedir: “Anam Seninle Buluşabilecek miyiz? (28 Mart 1973) 1928’in 28 Mart Salı günü zavallı anacığım ölmüştü. Yukarı mutfakta ocakta ateş yanıyordu. Ben ocağın başında kıvrılmış uyur gibi yapıyor, yatıyordum. Anam aşağı odada babamın odasında zekârat çekiyordu. Kadınlar konuşuyorlardı: “Sabaha çıkmaz, ölür. Bu çocuklar ne olacak?” Evet, biz ne olacaktık. Bugün 28 Mart 1973. Kaç sene olmuş anam öleli. Demek 45 yıl olmuş. 41 yaşındaydı rahmetli. Sağ olsaydı 86 yaşında olacaktı. Çok mu? Daha saçlarında bir tane ak yoktu. Benim güzel anam, neşeli, kalender, çalışkan anam. Anam veremden uzun zamandır yatıyordu. Verem anama ayrı bir güzellik vermişti. Beyaz arı-duru bir renge bürünmüştü. Yanaklarında hafif pembelik vardır. Gözleri, ah gözleri… gözlerinin içi gülerdi anamın. Ah o ana gözler… bizlere, evlatlarına bakarken gülen gözleri” (Türk Edebiyatı: S.133, s.16).
·
79 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.