"Ben dün gece kendi isteğimle öldüm." diyor Acibe. Sonra başlıyor anlatmaya. Aslında yaptığı, yapmak istediği bizimle dertleşmek. İçini açmak. Çünkü 35 yaşına kadar kimse dinlememiş onu, kimse önemsememiş. Ama o hep çok önemsemiş herkesi. Ablasını, babasını, belki en çok da annesini. Tabii Faruk Nafiz'i de unutmamalı.
.
Acibe'nin davetine hayır diyemediyseniz bir yerden sonra kendinizi onu dinlemekten alıkoyamıyorsunuz. Yolun henüz yarısına gelmiş Acibe kamburluğunun ona getirdiği olumsuzluklara daha fazla direnememiş belki de mutluluğu ölümde aramış. Bir cami bahçesinde kozasının içinde kelebek olup uçmayı düşemiş. Hem ölünce insanların kamburu da düzeliyormuş.
.
Acibe'nin kamburu görünürde. Peki ya kamburları görünmeyenler. Onlar kendilerinin kamburu yok mu sanıyor? Evet öyle yaşıyorlar/yaşıyoruz belki. Farkında bile değiliz. Hep başkalarının kamburuna bakıp onları parmakla gösteriyoruz. Ah Acibe! Sana nasıl teşekkür edelim? Bize kamburlarımızı gösterdin. "Ömrün çiçeklensin!"