Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

184 syf.
·
Puan vermedi
Çelişkilerle dolu, yetersiz bir kitap. Yararlı olabilecek tek bölümü Allah'ın ne zaman anlatılacağıyla ilgili sayfalar (95-99, 106-108). Birincisi din (İslam'ı kastediyorum) eğitimi, ahlak eğitiminden ayrı olmaz. Ondan önce de olmaz. Muhammed, öykünün ortasıdır. Bir konu ortasından başlayarak anlatılmaz. Aslına bakarsanız çocuğa yalnızca ahlak eğitimi verilir. İslam'ı bir öğreti olarak öğrenmesi ancak ergenlikte başlamalıdır. Ve fakat piyasada ahlak eğitimiyle ilgili iyi bir kitaba rastlamadım. İkisinin arasında nasıl köprü kurulacağıyla ilgili bir kitaba da rastlamadım. Zaten öyle bir kitabın olması bu koşullarda olanaksız. Çünkü ana-babaların İslam diye bildikleri şey ahlaktan kopuk, neredeyse özerk bir bilgi alanı. Ana-baba böyleyken çocuğun farklı olması olanaksız. Durum böyle olunca çocuğun din eğitimi ile ilgili kitaplar çelişkilerle dolu olmak zorunda. Bir kaçını sıralayayım. Yazar İslam'ı hadislerden öğrenmeye kalkıyor, zararını da görüyor. Hadis Peygamberi'nin "namaz kılmayan çocukları dövün" hadisini hiç bir metin incelemesi yapmadan kıvırıyor da kıvırıyor. O sözcük aslında dövmek değilmiş de... Örnek vermekmiş! "Namaz kılmayan çocuğunuza örnek verin" demiş, artık ne anlıyorsanız. Ben bir şey anlamadım. Sözde İslam eğitiminden söz ediyor ama Lokman Suresi'yle ilgili hiç bir yorum yok kitapta. Bu aslında şaşırtıcı değil çünkü kaynakçada Kuran'ın adı geçmesine rağmen yazar Kuran'dan çok hadislerle, Celaleddin Rumi'yle falan ilgileniyor. Yazarın din eğitiminden (ve aslında dinden) anladığı şey Arapça harfler, namaz, oruç, seccade, rahle. Yazara göre İslam "inançtan" ve "ibadetten" oluşuyor. Koca bir ahlak alanı ve toplumsallık buna ancak aksesuar olabiliyor. Ana-babanın dini buysa çocuğa öğretse ne olur, öğretmese ne olur? Kitap okumak şöyle dursun, bu kaygılanmaya değecek bir şey değildir. Yazar Batı tipi meslek eğitiminden geçmiş. Doğu tipi (geleneksel) ahlak eğitimi ile bu eğitimin arasında sıkışmış görüntüsü veriyor. Montessori gibi özgürlükçü, öğretmeni çocukla eşit gören anlayışı benimsiyor. Ama bu anlayış bizim kültürümüze de, İslam toplumlarının kültürüne de aykırı. Çocuğun hiç cezalandırılmaması gerektiğini söylerken verdiği örnekler travma yaratacak cezalar. Travmaya yol açmayacak, onur kırmayacak, fiziksel acı içermeyen cezalara hiç değinmiyor. Ne yazık ki bu kitapta da yazarın öbür kitaplarındaki gibi feminist öğeler buluyoruz. 69. sayfada "çarparım" derken elini yumruk yapmış bir baba resmi var. Kitapta daha çok anne resmedilmiş ama çocuğu azarlayıp tehdit ettiği ve "çarparım" sözcüğünü de kullandığı hiç bir karede elini kaldırmıyor. Oysa TÜİK, Türkiye'de annelerin daha dayakçı olduğunu bildiriyor. Bunun sorumluluğunu elbette yazara değil çizere ve yayıncıya yüklemek gerekiyor. Yazar annelerin daha önemli eğiticiler olduğunu düşünüyor. Din eğitimi buna bir istisna imiş. Bunu söylemesi yazarın babanın ve annelerin çocuk üzerindeki etkileri üzerinde yeterince okuma ve araştırma yapmamış olduğunu, feminizm aromalı modern popüler pedagojiyi sorgulamamış olduğunu gösteriyor. İkisinin çocuk üzerindeki besleyici etkisi çocukla geçirdikleri zamanla doğru orantılı değildir. Baba daha az zaman geçirir ama çocuğun o zamana anasıyla geçirdiği zaman kadar gereksinimi vardır. Küçük bir not; yazar "gelenek" sözcüğünün kökenbilimini yanlış biliyor. "Gelen" ve "ek"ten oluşan bir bileşik sözcük değildir...
Korkutarak Değil Sevdirerek Din Eğitimi
Korkutarak Değil Sevdirerek Din EğitimiHatice Kübra Tongar · Hayy Kitap · 20171,211 okunma
131 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.