Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

- Buyur ağa... dedi, meseleyi biliyorsun. Şunlardan birisini size vereceğiz. - Pek de küçükmüşler bey... Bunlar bir işe yaramaz ki... Maho'ya çıkıştı. Kalk bakalım Kürt dölü... Çocuk Murat'tan gözleriyle yardım istedi ve yerinden kımıldamadı. Ahmet Ağa daha sertleşti: - Türkçe bilmez mi bu gâvur oğlu... Bu anda Murat, Ahmet Ağa'nın her şeyi bildiğini anladı. Abuzer onun köyüne pek yakın bir köyde büyümüştü. Ne olursa olsun Maho'yu ona teslim etmemeye karar verdiği halde neler yapacağını merak ederek sesini çıkarmadı. Ahmet Ağa, çocuğu sıradan çekmiş, hayvan muayene eder gibi tartaklayarak gözden geçiriyordu. - Dön şöyle... Aç ağzını bakalım... -Askerde sıhhiyelik yapmıştı- Çıkar dilini... Dilini çıkar dedim eşşeoğlusu... Alt gözkapağını parmağıyla aşağıya bastırdı. Bunda sarılık da var bey... Pek zebun... Kışı çıkaramaz. Öksür ulan... Öksürsene... Murat'ın pazısı seyirmeye başlamıştı. İçinden ıslıkla eski bir tangodan bir parça öttürmek -yani yumruğunu bu kıpkırmızı şişman surata yapıştırmak- arzusu geliyordu. Dişlerini sıkarak tahammül etti. - Öksür yavrum... Maho öksürdü. Ahmet Ağa çatık kaşlarını kederle aşağı indirdi. - Berbat... Kelebek illeti ciğerini sarmış. Şarbon illeti... - Zannetmem, daha sarmamıştır. - Bunlar insan mı beyim? Töbe Yarabbi... Kendi hazırcevaplığını pek beğenerek keyifle güldü. İnsan mı... İnsana kurban olsun bunlar... Bana yaramaz ama, dur bakalım, hatrın için... - Ne olacak? - Köyde birisine yuttururuz belki... Birisine haber yollarım. Hatırımız için kabul eden olur... Söyle bakalım, çeşmeden su getirebilir misin? - Su mu? - Su... - Getiririm dayı... - Şimdi getiririm dersin, sonunda haylazlığa başlarsın. Sen hiç dana güttün mü? - Bizim danamız yok. - Ben sana onu sormuyorum. Zaten nereden olacak kopuklar. Yani komşuların danasını... - Komşuların da danası yok... - Sahi, siz şehirde oturuyorsunuz. Şehre bir kere alışan, köye mümkün değil yaramaz. Beyim... Şehrin suyu adamı çürütür. Bakalım hatırın için... Şimdi bizim çocuklar gelsin... Bir selam yollayayım. Eksik olmasınlar, hatırımızı sayan ahbaplar bulunur. Sefer, az kalsın, çayı Ahmet Ağa'ya verecekti. Murat gözlerini kısarak bağırdı: - Tamam... Çay hazır mı? Maho üşümüştür. Ver de içsin... Sefer'in yüzü birdenbire aydınlandı. Ahmet'i hiç sevmiyordu. Çayı çocuğa verdi. - İç bakalım yeğen... Otur yerine... Keyfine bak... Bereket versin, Ahmet Ağa'ya yer göstermemişlerdi. Ağa, sobanın önünde tombul ellerini ısıtarak çay içen çocuğa nefretle bakıyordu.
Sayfa 357 - 12Kitabı okudu
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.