Mavi Tuna ve Kumral adayla tanıştım . Ve tabi şair Doğan Gökay …
Aslında bir sürü karakterin dünyasına misafir oldum ama bu üçü başka bir etkiledi beni .
Hayatımın çok yoğun , yorucu ve karmaşık döneminde rastladım bu kitaba . Ben kendi küçük dünyasında sakinliğiyle yaşamayı seven biriyim . Uzun süre kendime yönelemediğim, sessizce kendimle baş başa kalamadığım zamanlarda içimde tuhaf bir mutsuzluk baş gösterir . İşte böyle bir zamanda elimde hep Kumral Ada Mavi Tuna vardı . Ve onların sıcacık mahalle anıları , sevimli Kuzguncuk sokağının hayali bana kendimi huzurlu hissettirdi başta . Sonra karanlık bir deniz hüznü getirdi kitaba. Tabi zulüm dolu bir iç savaşın da etkisi yok bu karanlıkta diyemem hani . Bir kez daha anladım "Savaş kimseyi galip çıkarmaz. Canlı kalanların tümü yenilmiştir aslında"…
Aşkın her halini yaşadım bir sürü karakterle beraber . Tutkulu halini , şefkatli halini , sakin halini , ihtiraslı halini , sabırlı halini , coşkuyla aktığı halini …
Aşkın her halinin insan hayatının merkezine yerleştiğine ve kimine iyi gelip, kimini de hasta ettiğine şahit oldum .
Bazı yerlerde bir ülkenin iç savaşını okuyup kanım dondu . İnsanın kendinden olana bile nasıl düşman edilebildiğine şaştım bir kez daha . İnsanların korku ve umut duyguları sömürülerek nasıl insafsızca yönetildikleri şimşek gibi çaktı beynimde .
Kitap hakkında çok şey yazarım ama fazlasını merak eden okur artık diye düşünüyorum .
Şimdi içimde zaten çok özlediğim İstanbula kavuşma arzusu var sadece. Önce Kuzguncuk sokaklarında fotoğraf çekme sonra da Kadıköy’de Baylan pastanesinde bir kahve içme hayali beliriyor zihnimde ….