Büyük bir servetiniz, mütevazi de olsa aristokratik bir eviniz, düzenli ve rahat bir yaşamınız, her şeyin sizin inisiyatifinize bağlı olduğu bir sosyal çevreniz olsa... Hakkınızda üye olduğunuz bir kulüp dışında hiçbir şey bilinmese, çok dakik ve prensiplerinizle dolu bir yaşam sürseniz... Bir de toplumun saygın kesimine mensup olsanız... Haliyle sizden daha fazla merak duyulan biri olmaz değil mi? Günümüz koşullarında bu kadar gizemli olmak elbet imkansıza yakın, ancak dünyanın seksen günde gezilemeyeceğine inanılan bir dönemde yaşadığınızı hayal edin ve Bay Phileas Fogg ile tanışın. Kendisi tam olarak tarif ettiğim kişi ve dünyayı seksen günde dolaşacağına dair servetinin yarısı üzerine iddiaya giriyor. Üstelik servetinin kalan yarısını da yolculuk için kullanmayı planlıyor. Soğukkanlıkta rakip tanımayan Bay Fogg iddiaya girdiği akşam, aynı gün işe aldığı uşağı Passepartout ve küçük bir çanta ile yola çıkıyor. Bizleri de kendisiyle birlikte Hindistan, Hong Kong, Japonya, Singapur ve Amerika'da; nehirler, okyanuslar, dağlar, ormanlar, çöller üzerinde bazen fille ve kızakla, bazen gemiler, tekneler ve trenler ile zamana karşı macera dolu bir yolculuğa sürüklüyor. Peşinde bir polis hafiyesi olduğunu da es geçmeyelim! Aksiyonu bir dakika durmayan bu değerli 
Jules Verne eserini mutlaka okuyun derim. Hatta 
Seksen Günde Dünya Gezisi 'ni okurken siz de zamana karşı yarışın, nacizane tavsiyemdir. Keyifli okumalar...
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.