Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ağustos Böceği
Her zaman anlatılan ağustos böceğiyle karıncanın hikayesini bilirsiniz. Alışmışiz ezbere anlatır geçeriz. Oysa der ki kitaplar;ağustos böceği henüz daha larvayken ağaçtan düşer ve ağaç köklerine saklanır hem de tam on yedi sene. Sonra hep birlikte çıkıverirler toprağın yüzüne;başlar ağustos böceği ses çıkarmaya. Neslinin devamı için bu türkülerin şart olduğunu da, yeryüzündeki ömürlerinin bir kış daha görmeye yetmeyeceğini de bilirler. Karıncalar için iyi konuşmuyorlar."karıncalar ekosistemlerin çoğunda yaşayabilirler. Bu başarıları sosyal örgütlenmelerine,yaşam alanlarını değiştirebilmelerine, kaynaklardan yararlanmalarına ve kendilerini savunmalarına bağlanmıştır"diyor kaynak.Bu iyi, bu güzel. "Diğer türlerle birlikte geçirdikleri uzun evrim sürecinde,benzerlik, ortakçılık, asalaklık ve karşılıklılık içeren türler arası ilişkiler geliştirmişlerdir",diye ekliyor.Bu da bizi bozuyor sevgili karınca.Etrafınızda karınca dostlarınız var mı?Ben deyivereyim;yoktur.Onlar ancak" bir yerden tanıdık"olarak kalırlar. Karınca tanıdıklarınız için arkalarından"çok hırslı, başarmak için yapmayacağı şey yok"denilir. Kendi ağırlığının on katı ihaleye girmiş, gözü doymuyor denilir.Tatil planı yaparken de onlar değil, ağostos böceği arkadaşlar aranır.Hayat da ancak onlar varsa tatlanır. Senelerce yer altında da kalmamış gibi,gün yüzüne çıkar çıkmaz türkü söylemeye başlayandır onlar. Tanıdınız mı? Maden göçüğünden çıkıp da çizmesi sedyeyi kirletmesin isteyenler, bir bombanın aldığı bacağının, bir gaz fişeğinin çaldığı gözün ardından hala gülümseyerek zafer işareti yapabilenler.Mahkemelere çıkarken bile şakası eksik olmayanlar,gazetelere düştüğünde bile her fotoğrafında yüzü apaydınlık gülerken çıkanlar. Ağostos böceği olanlar, bilirler ki yer altında geçen onca zamana rağmen, bir gün güneşi görecekler.Kısa da sürecek olsa, o güneşin tadına en iyi onlar varacaklar.Bu yüzden dillerinde türküler, ellerinde sazlar eksik olmaz. Dört tarafı akla gelmez felaketler ile çevrili memleketimizde en acayip hikayeler, delirme sınırına yaklaştıkça ve o sınırdan kaçmaya çalışırken yaşanır.Sizi oradan çekip kurtaracak olan ağostos böceği olmaktır. Mesela; kumsalda şezlongu akşamları kaldırıp sahile masa atan karıncadır.Kumun her saatini ayrı paraya satar. Hava kararıp elindeki kitabı okuyamaz olana kadar size ilişmeyen esnaf ise ağustos böceği. Bir dilim kavunu ağırlığının on katı fiyata adisyona yazan karıncadır, masaya sürahi ile su koyan ağustos böceği.Ağırlığının on katı bavul ile tatile çıkan karınca, aynı şortla aynı hamakta farklı kitaplar bitiren, geceleri korkmadan denize giren, mayosu üstünde kuruyan, sürekli terliğini bir yerlerde unutan, anlatacağı bitmeyen, kahkahası dinmeyen,"el alem ne der?"i aklına bile getirmeyen, ağustos böceği. Tatilin ne olduğuna;sürüye bakarak karar veren, bir mekana övüldüğü kadar değer veren, ödediği hesap kadar eğlenebilen, çektiği fotoğraflar kadar ayağı suya değmeyen, dostluklara karşılık esası arayan karıncadır.Bir köyün bağında, dalından koruk yemeyi tatile sayan, herkes lazerleri izlerken yıldızlara bakakalan, denizin kokusunu en çok duyan, sahilin en güzel midye kabuğunu bulan, telefonunu nereye koyduğunu hatırlamayan ise ağustos böceği.Güneşli günlerin güzelliğine inanıp da yeraltının neminde sağ kalabilen ağustos böceğidir.Kapısına gelenin yüzüne kapı çarpan, ekmeğini bölüşmeyen, ömrün güzelliğini değil uzunluğunu, anlamını değil, varlığını kendine dert edinen ise karınca. Üzgünüm la fontaine, bu hikaye bize uymadı.Dört bucağı ömürden çalan memleketimizin baharları bize pek kısa, yazları ise nadir.Sadece kışı düşünen stokçular senin olsun; ateşi sönmeyen tek şey yüreğimizdir, bir ihtimal bu sonbaharı hatta kışı da bize sıcak geçirtir. Sen dilediğince karınca övsen de, biz yine yer altında şarkılar besteliyor olacağız,güneşin göründüğü güne dair. O zaman bu ay bitmeden, şefim sen ortaya yap karışık bir şeyler, ekmek banmalık olsun.Ara çayı eksik etme ki aklımız yerinde dursun.Ay biterken de bize birer yolluk verirsin. Bakarsın bu sene kış hiç gelmez, sen de bize şükredersin, ya da bakarsın kış fena bastırır, biz dayanmaz oluruz, arkamızdan buruk gülümser, kaldığımız yerden saza devam edersin.Ömürler kısa mevsimlerden yaz, ölesiye sıcak havalar, ölümüne güzel hayatlar;bizi kalplerin ayazı değil ağustosun güzelliği paklar. Ayşen aksakal
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.