Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
İzahı olmayan şeylerin mizahı olur
Kitap tek kelimeyle Mükemmeldi.  Çok anlaşılırdı, çok akıcıydı. Günde 100 sayfayı zar zor geçen ben bir oturuşta bitirdim 224 sayfayı. Kitapta anlatılanların çoğu gözlerimin önünde canlandı. Çocukların gözünden yazılmış başyapıt niteliğinde bir kitap diyebilirim. Bazı yerleri okurken sesli güldüm, bazı yerlerdeyse gözlerim doldu, yüreğim burkuldu. Hatta bizzat kendi yaşadığım çok benzer anılarım vardı, onlar da bir bir geçti gözlerimin önünden. İki eski sınıf arkadaşının 1963-1964 yıllarında hayatlarında ya da sınıflarında gerçekleşen önemli olayları birbirlerine anlattıkları, ''büyüklerin ikiyüzlülüklerini, yalanlarını, toplumdaki haksızlıklarını ve eğitim alanındaki saçmalıklarını eleştirdikleri'' mektuplar eşliğinde bizlere aktarması, çocuklara ''Sevgili Çocuklar'' diye değil de ''Sevgili Çocuklarım'' diyerek seslenmesi ve din, dil, ırk fark etmeksizin tüm çocukları sahiplenmesi Aziz Nesin'in ne kadar iyi yürekli bir insan olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Başlı başına çok iyi işler yapan  ve kitaplardan elde edilen gelirlerle kimsesiz, yoksul çocukların okutulduğu, yetiştirildiği Nesin vakfından söz etmiyorum bile... ''İzahı olmayan şeylerin mizahi olur'' diye bir sözü vardı çok sevgili Aziz Nesin'in.  Bu eserinde de bir kez daha haklı çıkarıyor Aziz Nesin kendisini. Eğitim sistemimizde yer alan ezberciliğin bu kitapta çok güzel eleştirildiğini düşünüyorum. Okula Müfettişin geleceğinden haberdar olup diğer okullara hangi soruları sorduğunu öğrenen öğretmenlerin, öğrencilerine müfettişin soracağı soruları cevaplarıyla birlikte yazdırıp ezberletmeleri, eğitim sistemimizin ne kadar vahim durumlardan geçtiğini/geçmekte olduğunu olduğunu bir kez daha gösteriyor bence. Bana oldukça anlamlı geldi anlatılan gerçek olaylar. Gerçek olaylar diyorum çünkü bu tür olayları ben de yaşadım çocukken, birçoğumuz gibi. İlkokuldayken bize de müfettişin geleceği haberi önceden gelirdi. Herkes üniformasını düzeltir, saçlar taranır, tüm bakımlar yapılır, son derece nizami bir şekilde gelirdi okula. Herkes ayrı heyecanlanır, stres olurdu, müfettiş gelecek diye. Müfettiş gelecek ve bize soru soracak. Sorduğu soruyu bilemezsek, vay halimize. İşin sonunda öğretmene mahcup olmak var, müfettişin, öğretmenlerin, okul müdürünün soruyu bilemediğimiz için bize kızacağı hissiyatına kapılmak var.. Benim eğitim sistemiyle olan anım ezberciliğin biraz daha hafifletilmişiydi sanırım,  çünkü bize sorular önceden gelmezdi. Ama yine tahmin edilirdi genel kültür sorusunda İstanbul'un Fethini soracağı ve son kez tekrar ederdik İstanbul'u kimin, kaç yılında fethettiğini. Yaşadığımız bu kadar strese karşılık müfettiş okula birçok kez geldi, ilk yıllarda bizim sınıfa bir kere girdi sadece. Onda da sohbet şeklinde ilerlemiş ve basit bir toplama sorusu çözdürmüş, onu da sınıfın atılgan öğrencileri cevaplamıştı hemen. Bize söyleyecek pek de bir şey kalmamıştı. 2 soru sorup sınıf defterini kontrol edip çıkıp gitmişti. Ondan sonraki yıllarda da geldi ve farklı sınıflara girdiği söyleniyordu ama bizim sınıfa bir daha denk gelmedi. 2 3 yıl sonra da sadece müfettişin arabasını görür olduk, sınıflara girmez oldular. Daha sonralarında ya her yıl gelmediler ya da ben pek görmedim. İşte o yüzden Aziz Nesin müfettiş olayını anlatırken çok içime işledi ve çok gerçekti. Resmen o müfettişin sınıfımıza girdiği anlar geçti zihnimden. Çok değil 11-12 sene öncesi.. Kitapta ve neredeyse her yetişkinin çocukluğunda sık sık geçen ''büyükler konuşurken söze karışılmaz'', ''sus! ağzına acı biber sürerim'', ''senin aklın ermez bu işlere'', ''çocukların yanında her şey konuşulmaz'' diyerek yıllardır bu sözleri kullanan ve çocukların bir 'Birey' olduğunu unutan büyüklere sesleniyorum, siz karşınızdaki kişinin anlayacağı şekilde anlatmayı deneyin de, çocuklar anlar, hem de çok güzel anlar.. İlerleyen mektuplarda şiir okuması yapacakken öğretmenin öyle şiir okunmaz, ayağını şöyle vuracaksın şurayı şöyle uzatacaksın demesi de epey gerçek ve doğru.. 10 yıl kadar önce şiir okuma etkinliğine hazırlanıyoruz, benim de sesim epey gürdür bu yüzden Türkçe öğretmenlerinin dikkatini çok çekmişimdir bu konularda. Ya 4. ya da 5. Sınıftayım. Katılacağım şiir etkinliği için prova yapıyoruz. Ben okuyorum, öğretmenim diyor: ''şurası olmuyor böyle oku, şu el hareketlerini yap, şöyle yüksel'' vs. bir sürü çalışma yaptık. Haliyle ben de sanıyorum ki baya kalabalık bir topluluğun önünde şiir okuyacağım, öğretmenim de beni ona göre hazırlıyor. Bir gittik, ufacık bir oda, beş kişiden fazla insan yan yana dursa sığmaz o derece. 4 duvarla çevrili, duvarlar ses yalıtımlı, karanlık, basık, havasız bir oda. İçerde bir adam bir ben bir de öğretmenim ve mikrofonlar var. Bana dediler ki şiiri burada okuyacaksın, belediye hoparlörlerinden tüm ilçeye okuduğun şiir yankılanacak. Yaşadığım hayal kırıklığını siz düşünün. O anı uzunca bir süre sorguladım. Madem kapalı bir alanda okuyacaktım neden şiiri ezberletti bu öğretmen bana diye sorguladım, el kol hareketlerinin sadece sesimin duyulacağı bir etkinlikte ne önemi var diye sorguladım.. Birçok şeyi sorguladım anlayacağınız. Bu romanın gerçekten bir yarışmaya katılması ve hiçbir ödül alamamasının da içler acısı. Ödül alamama sebebi ise daha da fena.. Bizzat o yarışmanın ilk seçiciler kurulu üyesi Onat Kutlar Aziz Nesin'in 60. yaş gününde anlatıyor romanın ödül kazanamamasının nedenini: ''İlk elemeden 18 yapıt geçti. Ve jüri ilk toplantısını yaptı. Bu ilk toplantıya favori kitabımın nasıl tepkiler uyandıracağını görmek için izleyici olarak katıldım. Ancak daha ilk konuşmalarda beni hayal kırıklığına uğratan bir yargıyla karşılaştım. Jüri, Aziz Nesin'in yapıtını daha ilk turlarda elemeye kararlıydı. Dördü aynı zamanda öğretmen olan jüri üyelerinin çoğunluğu kesin yargılarla kitabı eleştiriyorlar, eğitsel yönden hatalı, öğretmenleri küçük düşürücü buluyorlardı... Ödüller başka romanlara verildi ve ben o toplantıdan ayrılırken Aziz Nesin'in çocuk kahramanlarının ne kadar haklı olduğunu düşünüyordum. Bana kalırsa bu kitap öğretmenleri gülünç durumu düşürmek şöyle dursun, eğitimdeki aksaklıkları göstererek toplumumuzu gülünç olmaktan kurtarıyordu.''
Şimdiki Çocuklar Harika
Şimdiki Çocuklar HarikaAziz Nesin · Nesin Yayınevi · 201916,7bin okunma
·
234 görüntüleme
Alphard okurunun profil resmi
Hem kitabın konusunu hem de yıllardır süren eğitim sorununu çok güzel bir şekilde dile getirmişsiniz. 👏 Kitabın ödül alamamasının arkasındaki gerekçe de sahiden acınası.
Sıla okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim, beğenmenize çok sevindim :) Yeni görebildim yorumunuzu kusuruma bakmayın..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.