Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

232 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Saatler süren zorlu bir yolculuk ardından varılan sıradan bir kale. Kalenin içinde sıradanlığa teslim olmuş onlarca asker. Tekdüze bir hayat, alışkanlıklarını terk edemeyen bireyler. Ve hepsinin ötesinde uçsuz bucaksız bir çöl, savaş için bir umut ışığı. Tatar Çölü bunları okura o kadar iyi bir şekilde sunuyor ki, kitap boyunca neye uğradığımı şaşırdım. Sırayla her şeyden bahsetmeye başlayayım. Eğitimini yeni tamamlamış bir subay olan Drogo'nun tayini, şans eseri bahsettiğim Bastiani Kalesi'ne çıkıyor. Her şeyden habersiz Drogo, henüz ilk duydukları ile kaleden kaçıp gitmek istiyor fakat ne o büyülü atmosferi, ne de ömürlerini oraya adamış askerleri bırakabiliyor. Çoğu yeni atanmış subay gibi "zaten bir gün gideceğim" düşüncesine kapılıyor fakat o gün asla gelmiyor, rutininin bir adım bile dışına taşamıyor. Kitabı inceledikçe bir sürü güzel konu bulmak mümkün, ben de yüzeysel olarak bunlardan bahsetmek istiyorum. Aslında kalede kalan askerlerden hiçbiri oraya bayıldığı için kalmıyor, ayrıca onları tutan kimse de yok; tek aşamadıkları engel yine kendileri. Her gece duyulan sarnıç sesine, nöbetlere, yemeklere, insanlara, manzaraya alışıyorlar. Tüm bunların arasında vazgeçemedikleri en büyük şey ise umutları; her daim o Tatar Çölü'nden Tatarların gelip kaleye saldırmasını ve bir savaş çıkmasını bekliyorlar. Sürekli birbirlerini ateşleyip kalenin ne kadar önemli olduğunu, kimsenin bunu anlayamadığını, Tatarlar gelince kaleyi kahramanca savunacaklarını söylüyorlar fakat kimse bu sözlerin ötesinde bir şey göremiyor. Drogo başta bunların hiçbirine anlam veremese de o mistik çöl manzarasına kendini kaptırarak inancını oluşturmaya başlıyor, devamında da kaledeki her insan gibi kör umutların peşinde takılıyor. Gideceğim dediği dört ay sonrası; iki yıl oluyor, beş yıl oluyor, on yıl oluyor ve asla o gitme anı gelmiyor. İnsan, bu monoton hayat içinde zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadan ömrünü bitirmiş oluyor. İznini kullanıp evine döndüğünde de hiçliğinin farkına varıyor. Annesi ona eskisi gibi ilgi göstermemeye başlamış, kardeşleri başka şehirlere gitmiş, arkadaşları çalışıp aileler kurmuş. Drogo ise hiçbir şey yapmamış, farklı bir insan bile görmeden o kaleye tıkılıp kalmış. Tam bunların farkına varıp bunalıma girecekken yine alışkanlıklarına sığınıyor; hâlâ kalede rahat bir yaşam sürebilir, hâlâ orada güzel bir rütbeye gelebilir ve hâlâ o düşmanlar kaleye gelebilir. Gerçekten de insan, bu monoton hayatı fark etmeden bitirmiş oluyor. Alışkanlıklarımız bize güven veriyor fakat onların birazcık bile dışına taşamıyoruz. Hepimiz kendi kalemize kısılıp kalmışız ve hep bir şeylerin olmasını bekliyoruz, ancak o zaman eyleme geçeceğiz. Anlık bir kararla kitabı edinip okumaya başladım ve daha da bekletmediğim için çok mutluyum, herkese de tavsiye ederim. Bazı yerlerde değindiği konular derinleşse de okuması gayet rahat ve keyifli bir kitap. Stalker (1971) filmine de benzettiğim birçok yeri oldu, diyalogları okurken aniden kafamda filmdeki sahneler canlandı. Benim eyleme geçmemi sağlayacak bir kitap mıdır, orasını zaman gösterecek fakat farkına varmam bile şimdilik yeterli. Yazarın başka kitaplarına da göz atacağım, ayrıca beni çok incelemediğim kitapları okuma konusunda da motive etti. O "kale"nizden, konfor alanınızdan çıkıp bu incelemeyi okuduğunuz için teşekkür ederim. Başka kitaplarla görüşmek üzere.
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınları · 201313,2bin okunma
··
1.342 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.