Kitle toplumculluğunda, katılım temel olarak bazı durumların ya da dış etkenlerin benzerliğine dayanırken, burada kolektif bir uzlaşma anlamına kavuşmaktadır. Ortak normların gücüne birebir maruz kalınmaz, ama bu güç ka bul edilir, hatta onaylanır, bu normların bazı koşullarda kişisel olarak kullanılma esnekliği vardır: Kişi, topluluklarda kendini aynı anda başkalarından farklı bir özne ve kutsallık gördüğü, uğruna fedakârlıklarda bulunduğu bir bütünlüğün üyesi olarak tanımlayabilir; “dayanışma”nın yerleştirildiği nokta da tam olarak budur, yalnızlık ve baskıcı yakınlığın tam ortası. Ancak hem anarşik hem de totaliter eğilimler söz konusu olabileceğinden bu dengeyi kurmak ve muhafaza etmek oldukça zordur.