Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

250 syf.
·
Puan vermedi
·
30 günde okudu
Karabatak 63. sayı okuma notları
Dergiyi okurken Twitter'da paylaştığım notlar... Karabatak Dergisi 63. sayısı masamda, öylesine açayım dedim nefis bir Hüseyin Akın şiiri okudum. "Unutmaktır bağlayan insanın çenesini" dediği günden beri severim şiirini. "Aklımda Kalan" isimli şiirine şöyle başlamış Akın: "Korkulukta kuzguni bir kuş sendeler O kız yadırgar yüzünü camekanda Annesi durup durup mevlitten döner Ölüm havada sekim bizim bahçeye düşer Keşke bizim de denizimiz olsaydı bu limanda" Karabatak 63/ syf.8 Bahtiyar Gül'ün "Fötr Şapkalı Mezar" öyküsü dikkat çekici, ölmüş amcasının şapkası ile onunla ruhen yakınlık kuran bir yeğenin hikâyesi. Sahi insan ölünce eşyaları da ölür mü yoksa onları yaşatmaya devam eder mi diye soruyor insan bu öyküyü okuyunca. Resul Bulama yaşlılık ve bellek ekseninde bir öykü kaleme almış, "Yaşlanınca Nedir Akılda Kalan" başlıklı. " Herkesin avuçlarında bir şey kalır ihtiyarlayınca son gücünü ona saklar. Sen yaşlansan ne kalır aklında, düşündün mü?" Karabatak 63. sayının tartışmasız en iyi öyküsü Selman Nuriler'in "Asönserde Bir Maske"adlı öyküsü. Bir dert başka bir nesne üzerinden nasıl bastırılır ve bastırdıkça nasıl çıkar kenardan köşeden, o derde okur nasıl ortak edilir bu öyküde buluyor okuyucu. Gerçekten çok beğendim. Sümeyra Yaman “Okuduğunu anlama kılavuzu” isimli şiirinde, mağaralardan dışarı çıkan kelimelerin yankısını, bileğine kılıç asılmış gençleri, şehre girmenin biçimlerini, korku ve ümit arasında kalmayı işliyor. Hasan Akay hoca, “Böyle Buyurdu Derida” başlıklı yazısında, göstergebilim, yapısökümü, metinleraralık gibi kavramları, dilin imkanları kisvesinde anlatıyor. “Yapısükümc yöntemin en esaslı sorularından biri belki de birinci “dé” ön ekidir. Derida’da “dé” ön eki, ilişkili olduğu yapının parçalara ayrılarak ayrımlaşması ve öğeler arasında kurulan yeni ilişkiler sonucunda dönüşmesi anlamında eski yapının bozularak farklılaşmasını anlatır.” Ali Ömer Akbulut “Şiirin Gölgesi Işığı Aydılatır” başlıklı yazısında şairin yürüdüğü yolu esas almış. “Yolu kendi özerkliği içinde alımlamamız ve ona sadık kalmamız mümkün müdür?” diye soruyor. Şairin kendi keyfiyetiyle olan uzaklığı ayarlayabilirse iyi şiirin yolu da aydınlanacak gibi görünüyor. Rahşan Tekşşen, Sinema eleştirmeni İhsan Kabil ile bir röportaj yapmış. Benim için en dikkaç çekici soru çocuk sinemasıyla ilgili olandı. Kabil ülkemizde bu türün batıya oranla çok gelişmediğini belirtiyor. Dünya sinemasından verilen film listesi ile Türk sinemasından verilen listeye baktığımızda epey geride olduğumu görüyoruz. Derginin “Edebiyat ve Yaşlılık” dosyası kapsamında Erol Göka “Genç Kalmanın Yüceltime Çağında Yaşlılık” başlıklı dikkat çekici yazısı ile yer alıyor. Dünya nüfusunun gittikçe yaşlandığı muhakkak, Göka bu veriden hareketle yaşlılığın farklı kültürlerde ele alınış biçimlerini, “Süper yaşlıları”, yaşlılığın artık akademinin ilgi çekici bir konusu haline geldiğini söylüyor. Ayrıca bu yazıdan öğrendiğim şu bilgi kıymetli benim için, 65-75 arasındakilere genç yaşlılar diyormuşuz mesela, 75-85 yaş arası da “yaşlı yaşlılar”mış. 85’in üzerindekiler de en yaşlılar. Umarım süper yaşlılardan olurum ben, en çok onları sevdim :) Gökhan Ergür yine dosya kapsamındaki "Ölümle Doğan İnsan”başlıklı yazısında rahmetli babasının toprakla ve ana baba ocağıyla ilişkisini anlatmış bizlere. “Ölüm büyük ve usta bir öğretmen” diyor, bu hakikati yaşayanlar için, öyle anlaşılır ki… Sevgili Hümeyra Yabar, “Yaşlılığın Işıldayan Dorukları” başlıklı yazısında, dünya edebiyatının güçlü kalemlerini yaşlılık noktasında ele alıyor. Salome’den Cicero’ya, Tırganyev’den Proust’a, Tolstoy’dan Çehov’a, Goethe’ye kadar daha pek çok ismin bu konudaki görüşlerini harmanladığı yazısı epey doyurucu. Yazının Türk yazarlara ayrılan kısmı muhtemelen 64. Sayıda yayımlanacak. “Merak ne kadar çoksa korku da o kadar çoktur. Yaşlılığın işaretlerine bedenimizde rastladığımız zaman bir kuruntu sarmaya başlar içimizi. Saçlarda çoğalan aklar, kırışan eller, sararan gözler istenmeyen mektuplardır. Fakat bir kere adrese teslim edilmemiştir.” Daha pek çok yazı ve şiir vardı dergide hepsine değinemedim ama Karabatak her zaman olduğu gibi, özellikle dosya konularıyla doyurucu bir dergi olarak yoluna devam ediyor.
Karabatak Dergisi - Sayı 63
Karabatak Dergisi - Sayı 63Karabatak Dergisi · Şule Yayınları · 20226 okunma
··1 alıntı·
515 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.