Bazı insanlar Zen uygulaması içerisinde öğretmen ya da ustaya hatırı
sayılır bir yer verilmesinin Zen’in “otoriter” doğasını kanıtladığını
düşünür. Zavallı öğrencilerin bazen sopa yediğiniyse söylemeye bile
gerek yok. Sado-mazoşist bir otoriterlik, eksiği yok fazlası var! Hiç
şüphesiz Zen bir kişi kültüne de dönüşebilir ancak uyanık bir zihni
öngören kendi gerçek yolunu izlediği müddetçe radikal ve tavizsiz
biçimde anti-otoriter ve anarşizan olduğu söylenebilir. Gerçekte ne
Shakyamuni Buddha’nın, ne başka bir Buddha’nın, Boddhisattva’nın ya da arhat’ın, ne de herhangi bir ustanın, gurunun ya da öğretmenin
kimse üzerinde bir otoritesi yoktur. Shakyamuni’nin bizzat söylediği
gibi, ona ya da başka birine otorite olarak güvenmektense yapmamız
gereken “sebatla kendi kurtuluşumuz için çabalamaktır.” Ne guru,
ne kurtarıcı! Hui-neng “yazıtlarda kişinin kendi içindeki Buddha’ya
sığınması ve başka bir Buddha’ya sığınmaması gerektiği açıkça
belirtiliyor” diyor [SH 40] ve Hakuin de şunları yazarak buna arka
çıkıyor: “Bizden gayrı, yok bir Buddha/ Ne kadar yakın Gerçek/ ne
uzakta arıyoruz onu oysa / Suyun içine düşmüş de/ ‘Susadım,’ diye
ağlayan biri gibi” [ZW].
Max Caffard - Zenarşi
Nedircikler yayınları