Balıkçı ve Oğlu Zülfü Livaneli'nin temelde iki toplumsal sorunun üstüne gittiği romandır. Bu iki toplumsal sorundan biri göçmenler, ikincisi ise doğal ortamın birtakım rantlar için heba edilmesidir. Bu iki sorun küçük bir Ege kasabası çerçevesinde halkın gözünden irdelenmiştir.
Eserin ana karakterlerinden Balıkçı Mustafa'nın melankolik durumları, düştüğü
ikilemler romanın psikolojik bir yönü olduğunu da ortaya koymaktadır.
Romanda bir Livaneli klasiği olarak genel bir merak uyandırma çabası görmek mümkündür. Ancak kanaatimce bu sefer bir kaç satır hâricinde merak uyandıran yere rast gelmedim. Merak ettiğim yerlerin de sonunu tahmin etmek zor olmadı. Bundan başka Balıkçı Mustafa ve Zilha Şerif karakterleriyle empati kurunca gerçekten bir kaç yerde ağlamaklı oldum. Özellikle Zilha Şerif'in bebeğini emzirdiği sahnede kendi oğlum aklıma geldi ve gerçekten defalarca şükrettim. Fazla spoiler olmaması adına detay vermiyorum.
Zülfü Livaneli'nin akıcı ve anlaşılır dilini bu romanda da baştan sona görmek mümkün. Öyle ki roman çerezlik, hatta tek oturuşta bile bitirilebilir. Ayrıca yine her Livaneli eserinde olduğu gibi bu küçük roman da çok şey katıyor insana ve bittikten sonra bir süre insanı düşünmeye sevk ediyor. Bu nedenle Balıkçı ve Oğlu'nu okunması gereken bir eser olarak görüyorum.