Gurbet Kuşları, Orhan Kemal'in Bereketli Topraklar Üzerinde ile birlikte en etkileyici kitabı.
1950'lı yıllardaki köyden kente göçü merkezine alan eser, taşradan gelenlerle şehirde yaşayanların "çatışması" şeklinde okunabileceği gibi, "yabancıya karşı duyulan" korkunun İstanbul özelinde belki de halen devam eden yansıması olarak da okura ayna tutuyor.
Roman, göç mefhumu üzerinden güncelliğini yakalasa da, bence en güçlü yanı şurası: Şehire gelen de şehir de biraz tutunup yükselmek isteyen de başkalarına "hava atmak" başkaları nezdinde itibar kazanmak istiyor.
Romandaki karakterler birbirine güvenmiyor.
Büyük şehir, "insanın cin" olduğu, insana "güvenilmemesi gereken" bir mekan olarak resmediliyor. Ancak bunun karşısında "köy güzellemesi" yapılmıyor. Köyde de yalan, kandırma görülebiliyor. Bu nedenle Gurbet Kuşları, köy - şehir çatışmasını aşan bir okuma vaat ediyor.
Babanın oğula düşman olduğu kesildiği bu iklimde asıl mücadele, ne şehirle ne de şehirliyle. Asıl mücadele, sert bir dönüşüm geçiren şehirdeki "hayat mücadelesi, geçim derdi."
Geçim derdine düşen sıradan insanların güvenilecek hiçbir dalı olmaması, yönetici tabakanın kendi küçük işleri dışında hiçbir gerçek meseleyle ilgilenmemesi romanın toplumsal anlamda güçlü yanı.