Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

238 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Açıkçası kitaba başlamadan bir gün önce şöyle bir baktım konusuna ve yorumlara o yazıları görünce bi endişelendim. Kitabı anlayamamaktan korktum ki anlayamazsam biliyordum üzüleceğimi çünkü hem çok methedilmişti hem de ben büyük bir beklentiye girmiştim ne var ki kendimi hafife almışım evet gayet de öyle olmuş. Ben ki postmodern roman seven ve keyifle okuyan biri nasıl olur da onu anlayamam. Iyi ki okumuşum ve iyi ki ön yargılarımı kırmışım kendimi tebrik ediyorum,lakin yaşım biraz daha ilerleyince bir kez daha okumak isterim bu kitabı, çünkü tek okumayla "tam anlamıyla" anlaşılabilecek bir kitap değil, gerçekten de Tutunamayanlar'dan daha ağır bir kitap ,felsefi yönü epey güçlü sizi sürekli düşünmeye itiyor. (Bu kötü bir özellik değil ) Kitabın kapağını çevirdiğinizde ilk sayfada latince yazılmış bir yazı Novae Fulguri'nin bir şiiri, anlamını çözebildim lakin bu adam kimdir?  Neden İhsan Oktay onu kitabının ilk sayfasına koymaya layık gördü, ne düşündü ,o anda kafasından neler geçiyordu aşırı merak ettim. Ve bu merakımı gidermek için araştırayım dedim lakin araştırmalarım pek de bir sonuca ulaşamadı çünkü hiçbir şey bulamadım ne yazık ki ... Herkes kendince yorumlar yapmış lakin hiçbiri bilmiyor gerçeği (arama motorlarında) Bu kitap öyle bir kitap ki konusu asla tarzım değil lakin akıp gidiyor çok ilginç -kelimelerin uyumu mu desem cümle içinde ifade ettikleri anlam mı desem bilemiyorum- yazar bunu nasıl başarmış aklım almıyor, çok yetenek isteyen bir şey bu, sevmediğiniz bir şeyi size zorla değil güzellikle  sevdirmek gibi bir şey bu.. En çok kesişmeleri sevdim bu eserde. Farklı hayatlar öyle ustaca birleşiyor ,farklı hikayeler öyle güzel bağlanıyor ki birbirlerine. Tam işte konudan koptuk dediğim yerde en olmadık yerinden tutundu yazar olaya .Tam bir masala geçtik derken ,gerçekliğin dibinde bulduk kendimizi. Tam düşteyiz derken aslında hiç bu kadar uyanık olmadığımızı fark ettik. Sahi düş neydi, gerçeklik neydi ? Sorular... ne çok soru birikti okurken içimde  Öyle bir kitap ki ne ararsanız var içinde : Tarih mi istiyorsunuz ? Tarih! Coğrafya mı ? Adım adım dolaşalım o sokakları Felsefe mi? Sonuna kadar! Hikaye derseniz hikaye, masal derseniz masal! Her şeyden biraz var ama geri kalan bölümü sizin zihninizde ilmek ilmek örülüyor Çok farklı tipler ve isimler var: Zülfiyar,Hınzıryedi,Efrasiyab,Alemsattı,Ebrehe...bunlardan birkaçı Bu kitap hakkında dediğiniz gibi 2 cümle kuramam. Konusu şu bile diyemem.Lâkin bunun için üzülmeyeceğim. Nedeni ise geçenlerde okuduğum bir yazı: Mark Twain'in bir sözü var," bir defasında hocama dedim ki:bir kitap okudum ancak zihnimde kitapla ilgili hiçbir şey kalmadı. Bana bir elma uzattı ve dedi ki : ağzında çiğneyip ye. Yedikten sonra şu soruyu sordu : şimdi sen büyüdün mü? Hayır dedim ve o da şöyle dedi: büyümedin ama o elma vücuduna dağıldı et oldu ,kemik oldu ,sinir oldu ,deri oldu ,tırnak oldu ,hücre oldu .... Anladım ki okuduğum kitapta da öyle dağılıyor. Bir kısmı kelime dağarcığımı zenginleştiriyor, bir kısmı konuşmama ve üslubuma incelik katıyor ,bir kısmı da hayata farklı bakış açısıyla bakmamı sağlayıp vizyonumu genişletiyor. Sen farkında olmasan da kitap okumak o kadar çok şeye yarıyor ki saymakla bitmez."diyor. Ne kadar haklı... Bu kitabın da eminim bana bilmeden kattığı şeyler mutlaka olmuştur. Ve kitap şu sözlerle son buluyor : Zaten görülen ve görülmeyen bütün düşler, bu karanlığın ta kendisi değil miydi? 14 eylül 1992/ Karşıyaka
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,1bin okunma
·
107 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.