Gönderi

Ancak ömrümü kitap ticaretinde geçirmek istemememin esas nedeni, bu işi yaparken kitaplara duyduğum sevgiyi yitirmem oldu. Kitapçıların kitap hakkında yalan söylemeleri gerekir ki bu da onların tiksinti duymalarına neden olur; dahası, sürekli tozlarını alıp oraya buraya taşımak zorundadırlar. Bir zamanlar kitapları gerçekten çok severdim -daha doğrusu en az elli yıllık kitaplara bakmayı, onları koklamayı ve elimde tutmayı. Şehrin dışındaki bir müzayedeye katılıp bir şiline bir dünya kitap almaktan daha keyifli bir şey yoktu benim için. Öyle bir koleksiyonun içinde hiç beklemediğiniz bir kitabı yıpranmış halde bulmanın çok garip bir hazzı vardır; on sekizinci yüzyılın kenarda köşede kalmış şairleri, güncelliğini yitirmiş atlaslar, unutulmuş romanların tuhaf baskıları, altmışlardan kalma kadın dergilerinin ciltlenmiş koleksiyonları. Rastgele bir şeyler okumak istediğinizde -örneğin, banyodayken, uyuyamayacak kadar yorgun olduğunuz gecelerde yahut öğle yemeğine daha on beş dakika varken- hiçbir kitap, Girl's Own Paper gibi bir öykü dergisinin eski sayılarıyla yarışamaz. Ne yazık ki, kitabevinde çalışmaya başladığım günden itibaren kitap almayı bıraktım. Beş-on binlik yığınlar halinde görünce kitaplar sıkıcı hatta bir nebze bıkkınlık verici gelmeye başlamıştı. Şu sıralar zaman zaman gidip bir kitap aldığım oluyor ama yalnızca gerçekten okumak istediğim halde ödünç alamayacağım ya da kiralayamayacağım bir kitapsa. Onun dışındaki çerçöpü ise asla satın almıyorum. Eskiyen kağıtların tatlı kokusu artık çekici gelmiyor bana çünkü paranoyak müşterileri ve ölü kurtsineklerini çağrıştırıyor.
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.