“Si vis vitam, para mortem.”
“Yaşama tahammül etmek istiyorsan durumu kabul etmeye hazır ol.”
#andrécomtesponville dün paylaştığım #felsefeyitakdimimdir kitabında şöyle diyordu.
“Hayatı sevmek istiyorsan,
onun kıymetinin bilincinde olmak istiyorsan, ölümün de hayatın bir parçası olduğunu unutma. Ölümü kabul etmek -kendininkini ve yakınlarınkini- hayata sonuna kadar sadık kalmanın tek yoludur.”
Öyleyse #mementomori
Yani, “Fani olduğunu hatırla!”
“Öleceğini hatırla!”
“Bir gün öleceksin, bunu hatırla ve şimdi yaşa !”
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayabilir mi insan?
Yoksa sonsuzluğun iç karartıcı tekdüzeliğinden bunalıp ölümü mü gözler?
Çeyrek yüzyıldır havasını soluduğum şehir Gaziantep’te dünyaya gelen, 1970 yılında Galatasaray Lisesi’ni, 1974 yılında da Paris Sorbonne Üniversitesi Modern Fransız Edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra, aynı yerde karşılaştırmalı edebiyat doktorası yapmıştır.
Kitapları 12 dile çevrilen, öyküleri tiyatroya uyarlanan kıymetli #nedimgürsel bu harikulade denemesinde kendi deneyimlerinden de yola çıkarak Kafka’dan Camus’ye, Dostoyevski’den Tolstoy’a, Sadık Hidayet’ten Borges’e, Samuel Beckett’ten Anadolu erenlerine, Yunan mitolojisinden kutsal kitaplara kadar ölümün izini sürüyor.
Geçmişin ve geleceğin kaygılarını gütmeden, ölümü unutmadan
Amor Fati diyerek bugünü yaşayalım.
Kapak resmindeki #arnoldböcklin ‘in
“Keman Çalan Ölümlü” Otoportresi’ne de ayrıca kalbimi bıraktığım doğrudur.
“Self-Portrait with Death Playing the Fiddle”