Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

189 syf.
·
Puan vermedi
“Sınıfsız toplum(!) heyecan vericidir, idealdir; fakat biz o güce sahip değiliz.” Hangi dimağ hayal etmemiştir ve hangi toplum buna erişebilmiştir. İslam! diyeceğiz de şimdi değil. “Millet, kendinin farkında olma duygusu oluştuğunda ortaya çıkar.” Bir kişide birçok konuya değineceğim ama öyle alelade bir kişide değil. Marx’ı anlatmak için Marx’ın hayatının özeline az biraz değinmiş yazar. Haklı. Bir insanın kişiliğini oluşturan, sosyal çevre şartları, eğitim ve anne baba eğilimleridir. Marx bir sosyalizm kurucusu değil. Yani merkeze dönersek onu görmeyiz. Onun doğumunun öncesi ve sonrasına denk gelen dünyada yankı uyandıran Fransız ihtilalleri zamanına bir bakmak gerekir. Özgür düşünce ve fikir üretimi gündeme geliyor bir andan. Çok büyük bir dönüşüm yapmasa da toplumda çatırtılar başlar. Yani bir sınıfsallık farklılığını göze koymayı kayıtlarda Fransa’da görüyoruz. Daha sonra sanayı inkilabı. Değişen bir güçler dalgası. Asıl iş orada. İşçi! Yoksul, güç kaynağı ve çoğunluk oluşturan kısım. Kapitalizm kendini yaş sınırı olmadan, iş saati olmadan, güvence olmadan ve her daim dakika farkıyla yenileyebileceği bir işçi gücüyle besler. İşsizlik o kadar çoktur ki, canınızın işinizin yanında kıymeti yoktur. Yedek işçiler! Canım dediğiniz an bir başka binler o işe taliptir. İşte böyle bir zamanda çocuk işçiler ve ölümleri de sanayi ülkelerinde çoktur. Babacı çocukları bilir misiniz? Dar bacaların temizliği 5 yaşındaki çocuklara yaptırılıyordu. Zaten bu çocuklar da çok yaşamadan kömürün kokusu ve kalıntı gazlarla ciğerin zarar görmesi ile ölüyordu. 1833 yılında ise 10 yaşından küçük çocukların çalışması yasaklanmıştı. Nihayet 1864’te düzenlenen yönetmelik sonucunda artık bu iş için çocuklar değil yeni geliştirilen malzemeler kullanılmaya başlandı. Ancak bu da yeterli olmamıştı. Ardından 1875 yılında, 12 yaşındaki George Brewster temizlemek için girdiği bir hastane bacasında sıkışıp kalmıştı. Onunla birlikte hayalleri, umutları da bu dar ve kirli baca içerisinde sıkışmaktan öte gidememişti… Ama George kuruma kaplanmış siyah bedeniyle diğerleri için bir umut olacaktı, diğer küçük baca temizleyicileri için… Sonra sanayi fabrikaları çok daha güçlü ve kesintisiz çalışsın diye Avrupa’da odunlar evlere verilmiyor sadece fabrikalarda kullanılıyordu. Birçok çocuk soğuktan donarak ölmüştür. Böyle karanlık bir zamanda din algısı da bambaşkaydı. Mesih inancı yoksulu ruhen doyurup bir başka mutlu yaşam vaat eden derken, zengini ve mesihi dilinden düşürmeyenler bu dünyada da besleniyordu. Kiliseye bu açıdan bakanlar çoğaldı. Papa’nın dine verdiği zararları konuşabilmek en büyük başkaldırı olmuştur. “İnsan bu dünya ile öteki dünya arasından birini seçmek zorunda bırakılıyor ve kilise, halkı fakirlik, çile ve dünya süslerinden mahrum kalmaya çağırmasına rağmen kendisi soyluların ve kapitalistlerin servetlerinden faydalanıyordu.” Bu farkındalık yoksulu karnını doyurmakla meşgul eden dünyada yine en çok yoksulu düşündüren şeyleri düşünürlerin tartıştığı bir dilimde bırakmıştır. Düşünmek bile konfor ister değil mi? Ama konfor asla çoğunluğun olmaz. Bu yüzden okumak zorunluluktur, bilgiye yaslanmak zorunluluk. Zülfü Livaneli’nin değişiyle; ““Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik...” Sanat, felsefe, değişim, olacak siyaset hep burjuvanın masa konusu olmuştur. Oysa geçim, olan siyaset, kargaşa yoksulun sofrasının konusu olmuştur. “Evi barkı olmayan kimsesiz halklar hiçbir zaman sanat ve mimariden nasiplenemediler.” Hiç yabancılaşmamış toplumsal düzenler sanki hiç dönüşüme uğramamış.... Marx’ın babası da bir sosyalisttir. İllaki etkileri vardır. Marx hukuk okumaya gittiğinde bir şeylerle en çok felsefe ile tanışır, etkilenir. Engels! Engels’i anlama ve yorumlama da çok çarpıcı bir zeka konuşturur. Sonra bu etkiyi düşüncede geliştirir ve eleştiri getirir. Bahsettiğimiz yaş aralığı 18-21 yaşları. Makaleleri dönemin düşünürlerini oldukça etkiler. Bu yüzden Marx için felsefeci diyerek çoğunluğun içine koyamayız. Çünkü ortaya koydukları ile ister taraflı olun ister tarafsız, ister korkun ister sevin bir şekilde dolaylı ya da dolaysız onu konuşmak zorunda kalmıştır herkes. Buna Ali Şeriati gibi birinin kayıtsız kalması olanaksızdı. İyi ki yazmış. Oldukça da objektif davrandığını söyleyebiliriz. Marx’ın hayatını üç aşamada anlatır. İnsan hayatı aşamalardan anlaşılır. Çünkü düşünce değiştirilir, geliştirilir, dönüştürülebilir. Bir düşünce hangi zammın üretimidir diye bakmak ve insanı o yönden düşünmek gerekir. “Marx’ın ideolojiye düşman olarak çıktığı bu yolda, Marksizm’in en belirgin ideolojiye dönüştüğünü görüyoruz.” İnsan olmak! İnsan Nedir? “İnsan, sadece fidandan ağaç olmaya dek olan yolu kat eden bir ağaç olmayıp kimi zaman hiçten her şeye ulaşan, kimi zaman her şeyden hiçe düşen ve hayatı iniş çıkışlarla dolu olan bir varlıktır.” İşte Ali Şeriati bunu yapıyor. Marx için insan olduğunu hatırlatıyor. Bu gereklidir. Çünkü Marx bugün bir insan değil, bir düşünce olarak, merkez olarak kabul ediliyor ve ona söylenecek bir söz binlerin eleştirisini toplayabiliyor. Marx bir felsefeci değil öyle bakmamalıyız demiştim. Felsefe olanı düşünür ve yorumlar. Marx değişimi ince ince anlatıyor. Bir sınıfa değil tüm sınıflara kapitalizmin sömürgeciliğinin altında nasıl ezildiğini, ezileceğini anlatıyor. Kendi düşüncesinin değişimini kendi yoluyla zaten anlatıyor. Güçlü bir karakter ama nakliyecileri ne kendi düşüncesinde ne de başkasında kabul etmez. Etmemeli. Eksiklikler ya da fazlalıklar düşünceyle değişebilir bu da bir öğretidir. Genç, yetişkin ve olgun dönemlerinin düşünsel aşamaları ile: Genç Marx Filozof Marx Toplumbilimci Marx Genç Marx. Burada detay aşktan gelir. Alman bir kıza aşık Marx’ın önündeki engeller ruhani liderlerdir. Bu Marx’ın dine olan düşüncelerini ateşler. Papa'nın dine verdiği zararları dinin adını manipüle ederek sermaye aracı olarak kullandıklarını anlatır. İslami bir perspektif ile bakarak kiliseye bulaşan illet, bizim de yazgımızdan uzak değil. Altın, gümüş ve yaşam kapital yaşamın sermayeleri bir barış ve eşitlik nidalarının tekelinde olamaz, olmamalı. Oluyorsa ilgi çekmeli, irdelenmeli. Din fakirin derler ya, bir yandan da fakirin dini olmaz yokluk büyük bir küfürdür denir. Ali Şeriati din için Marx’ın bu sözünü çok kullanır, “Din afyondur!” İşte tüm bunlar kapitalde görünen her şeyin nidalarının sermayesinin din olmasındandır. Kimse günahkara bakmaz herkes günah diyen dinin gerekliliğin yetersizliği diye konuşur. Oysa hiçbir inanç fakirliği övmez. Zekat, sadaka gibi toplum düzeninin devamlılığını sağlayan şartlar gizlilik, süreklilik, gözleme bağlanmıştır. Bakara Suresi, 271. ayet: Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. Bakara Suresi, 273. ayet: (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. Bakara Suresi, 276. ayet: Allah, faizi yok eder de, sadakaları artırır. Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez. “Kur' an Bir Kavim kendisini değiştirmedikçe, Allah da onların durumunu değiştirmez diyor. Kur' an' da bir toplumun değişmesinin dinamikleri sadece, psikolojik ve zihni bir mesele olarak değerlendirilmez. Aksine Kur' an, mevcut hadiseleri bu değişimin unsurları olarak kabullenir ve fakirliği ve zulmü, çöküşün ve kötü durumda olmanın asıl sebebi olarak görür.” Dinin anlatıldığı pasiflikte dua eylemsizdir. Oysa din eylemin kendisidir. “Rızık, gaybın kereminin evindedir, kapısında bir kilit vardır. O kilidin anahtarı çalışmaktır.” Oysa yanlış düşünce eylemsizlikte ve her kötülükte günah çıkarma (tövbe)ya da kilise ziyareti (hac, cami ziyaretleri) ile arınmada bulunun anlatı dinindedir. Bunun bir meşhur hikayesi vardır. ABD mafya babası Al Capone: "Çocukken her akşam yatmadan önce Tanrıya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrının çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrıya günahlarımı affetmesi için dua ettim." Yani toplumun düzeni için var olan rehber kutsal kitaplar toplumda alimler dilinden ve yaşamından çok çok farklı olunca ehemmiyetini kaybetme eşliğine gelmiştir. Çünkü halk ve aydınlar dahi kişiyi değil hep dini yaftalamıştır. “Bugün hangi aydın büyük dinlerin hepsinin başlangıçta hâkim güçlere karşı bir isyan ve ezilmiş halkları kurtarmak için bir kıyam olduğunu bilmez?” Bilip bilmiyorlar! Kur’an alimleri yani aydınları para karşılığı yapılan ticarete karşı uyarır. "İçinde hidâyet ve nûr olan Tevratı biz indirdik. Kendilerini Hakka teslim eden nebîler, Yahudilerle ilgili meselelerde onunla hükmederlerdi. Alimler ve mürşitler de Allah’ın kitabını koruma ile görevlendirilmeleri sebebiyle, yine onunla hüküm verirlerdi. Hepsi de kitabın hak olduğunun şahitleri idiler. O halde ey hakimler, insanlardan korkmayın, benden korkun. Âyetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse işte onlar tam kâfirdirler."  (Maide, 5/44) İşte Marx için dön dönümü bizlerin çoğunun gözleminin sonuçları gibi olmuştur. Düşünen hangi insan bu sonuçları kurcalamaz... Filozof Marx. Hayatı birebir iliklerine kadar yaşayan Marx’tır. Çalışmak ister ama zihni yazacakları ile doludur. Makaleleri ile gazetelerde yer almıştır. Düşünceler ilgi çekmiş çeşitli siyasi nedenlerle iltica etmiştir. 18 yaşında aşık olduğu kadınla birkaç yol sonra zor bela evlenmiştir. Çocukları olmuş ama yoksullukla boğuşmuştur. Üç çocuğunu kaybetmiş üçüncüde kendi de ölmek istemiştir. Bir erkek, aşık, eş, baba, işsiz, düşünür... her evreyi yaşamış bir Marx. Prusya hükümetinin onu izletmesi sonucu tutulan defterlerden hayatına dair birçok ayrıntıya bakabiliyoruz. Tüm bunlar yaşamdan felsefeyi doğurur. Marx'a göre, insanın kendi emeğine yabancılaşması (meta fetişizmine dönüşen süreç), kapitalizmin en belirgin niteliğinden biridir. Kapitalizmden önce, Avrupa'da var olan piyasalarda üreticiler ve tüccarlar mal alıp satardı. Kapitalist üretim tarzının gelişmesiyle birlikte emeğin kendisi bir mal (meta) halini almıştır. Sömürgecilik sadece metadan ibarette kalmadı. “Bugün büyük sistemler ekonomik mal, kumaş, halı, inşaat kalıpları ve araba ürettiği gibi yargı ve teori, aynı şekilde duygu, inanç ve hüküm de üretiyorlar. Bunları aynı güçle herkese sunuyorlar. Çok güçlü zihinlerin, kendisini evrensel fabrika yapımı bu yargı ve inançları zorunlu olarak tüketmeye karşı bağımsızlığını koruyabilme gereğini başarması çok zordur.” Marx’ın en bilindik alanı sınıfta sömürge! “Sömürgecilik geldiğinde bizi sınıflara ayırmadı. Zengin, fakir, varlıklı, varlıksız, köylü efendi; işçi işveren demeden hepimizi yağmaladı...” Felsefe bu düşüncelerle artık bir dönüşüme geçti ve toplumcu komünist Marx işçi sınıfının sesiyle var olmaya başladı. Artık Marx değil, Marksizm vardır. Marksizm göre sosyal devlet işçilerin eseri olacak. Dünyanın çoğunluğunu oluşturan işçilerin hakları, kanunları, yaşam şartları ile onlara insan olma hatırlatılacak ve burada kapitalizmin babalarının şiddetli yüzü görülecektir. Yani hak istenilmelidir. “Kur'an " adalet talep eden halkı" peygamberle aynı safta tutmakta, en büyük ilahi çizginin " adaleti ayakta tutmak" olduğunu ifade etmekte, insanlık dışı zorba sistemlerin zulmü altında inleyen zayıf, mahrum ve " mustazaf" halkları insanlığın önderleri ve yeryüzünün mirasçıları olmakla müjdelemekte ve bu zaferin kesinlikle tahakkuk edeceğini vurgulamaktadır. İslam peygamberi manevi ve uhrevi hayatın kazanılmasının tek ve kaçınılmaz yolunun maddi hayattan geçtiğini ifade etmektedir : " Dünyası olmayanın, ahireti de yoktur." Bütün hayatını aristokratik sistemin fikri ictimai, ahlâki ve iktisadi temellerini yok etmeye adadı. Peki, insanın kurtuluşunu zühd, riyazet, bireysel ibadet, toplumsal inziva, topluma ait olmayı reddetmek, haklın yazgısını inkar etmek daha ötesi toplumu, dünyayı unutmak ve kendi içine dalıp gitmekle mümkün gören sofistik din anlayışı ile bu din aynı kefeye nasıl konur? Birbiriyle mütenakız iki konuda, birbirine zıt iki kutup ile ilgili nasıl olur da ortak bir hüküm verilir ve her ikisi bir sayılır?” Çok geniş bir düşünceyi Müslüman aydın gözüyle anlatmak istemiş yazar. Marx’ı, etrafında oluşan kalabalığı, Marksizmi, sosyalizmi, devlet marksizmini, kapitalizmi, materyalizmi, bireyselliği ve bunca irdelemişin yeterli ve yetersiz gelinen yerlerine değinerek bitirmiş kitabı. Bir defa okunup bırakılacak bir kitap değil. İnsana dünyadan çok dünyasını hatırlata hatırlata okutacak, kendinden rahatsız edecek bir yazar. İşçi dedi eskiye dönüp köleliği ve ıslahını düşündüm. Din dedi, Marx’ın en olağanından bir aşkta ayrılıklara düşürüldüğü dinsel ve sınıfsal yapısından bizdeki mezhepsel ve sınıfsal ayrılıklar geldi aklıma. En çarpıcısı da “Marx’ın ideolojiye düşman olarak çıktığı bu yolda, Marksizm’in en belirgin ideolojiye dönüştüğünü görüyoruz.” Yani insanın bir yanından tutamazsınız. İnsan değiştiği gibi onu yorumlayanlar da kendince kendi birikimi ve görmek istediğince anlatacaklardır. Doğru bir olsa da herkeste gidilen yolu değişiyor görüyoruz. Üzerimize düşen; “Bir gerçek ve bir güç için en büyük tehlike, bu öğretiyi yanlış ve cahilce savunmaktır.” Bundan kaçınmak ve farklılıklardan beslenmek. Aydın olamaya Müslümanlığı katarken de düşünmek düşünmek ve gerekeni yapmak gerekir. Avrupa ve düşünürler arasında kalmadan özüne dönerek yapılabilir. Kendine dönüşü, öz’e dönüş büyük bir dönüşüm vaat ediyor. Kur’ân’ın ilk sözü ile: İkra! Oku! Bismi Rabbike. Rabbinin adı ile oku. Alelade okuma hiçbir şeyi. Okumanın usülünü Allah öğretiyor. Rabbinin adıyla, Okumak, okumak, okumak. (Kendime not: Çok oldu kitabı okuyalı. Üzerine düşünmek ve bilgilerle pekiştirmek istedin, olmadı. Eksikleri ve unutulmuşlukları ile kalanları topladın. Bir gün muhakkak olacak ikinci okumada düzenleme gerekebilir. Değişime ve değişebilir açına her zaman fırsat ver.) Keyifli okumalar!
Marksizm
MarksizmAli Şeriati · Fecr Yayınevi · 2013305 okunma
·
534 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.