Bir solukta okuduğum bir kitap oldu. Sanırım 24 saati anlatmasından mütevellit :) En sevdiğim Zweig kitabı buydu. Okumaktan çok her bir sahneyi izliyor gibi hissettim. Kitabın konusundan biraz bahsedecek olursam... Kumarhanede her şeyini kaybeden -gerçekten her şeyini- adamı takip eden ablamız Mrs. C. tam bir saat boyunca ne yapması gerektiğinde kararsız kalıyor. Her hareketsizliği bir hareketin tetiklemesi gibi yağan yağmurla harekete geçiyor. O yağmur yağmasaydı yine yardıma gider miydi acaba? Bunu bilemeyeceğiz. Tanımadığı adama kayıtsız kalamamıştır. Hem de gerçekten kayıtsız kalamamak... Kumarla kafayı bozmuş birine ne kadar yardım edebilirsiniz? Sizi de kandırmasına şaşırır mıydınız? Ne yapsa ona gerçekten inanırdınız? Asla yapmam dediğiniz şeyleri yaparken kendinizi hiç buldunuz mu? Bu soruları okurken bolca düşüneceksiniz. Belki birini yargılarken onun kadar kendinizi sorgulamanız gerekecek. Bu iki sanığa hükmünüz ne olurdu? Yani nefsinize de aynı cezayı kesebilir miydiniz? Düşündürten kitaplardan... Mrs. C.ye finalde diyemediklerimizi seslenmek istiyorum: Kendine engel olamamanı anladık. Anladık ama insanları zorla oldurtamıyorsun işte. Ah Mrs. C. ne çektin be ablacım sen! Her insan hata yapar kendini affet artık. Umarım itiraflarından sonra oldukça rahatlamışsındır. Bu arada söylemeliyim ki kitabın ana karakteri Mrs. C. değil itirafı dinleyen kişiydi ve belki de biraz bizdik... Belki de bu yüzden kitabı okumaktan öte izliyormuşçasına, yaşıyormuşçasına daha derinden hissettim. Bununla birlikte Mrs. C.ye bir iki kelam etmek istedim. Özetle, 24 saati yaşamak için sadece 2 saatiniz var mı? Varsa buyrun! :)

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020127,1bin okunma

·

295 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Korkmaz♘